DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU
 Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunu, kişinin yaşına uygun dikkat verememesi, odaklanamaması, odaklanmayı sürdürememesi, bununla birlikte aşırı hareketliliği, diğer bir adıyla bu aşırı hareketlilikten kastımız fiziksel huzursuzluk ve de dürtülerini kontrol edememesi yani isteklerini erteleyememesi, sonucunu düşünmeden hareket etmesi olarak tanımlayabiliriz.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunu, kişinin yaşına uygun dikkat verememesi, odaklanamaması, odaklanmayı sürdürememesi, bununla birlikte aşırı hareketliliği, diğer bir adıyla bu aşırı hareketlilikten kastımız fiziksel huzursuzluk ve de dürtülerini kontrol edememesi yani isteklerini erteleyememesi, sonucunu düşünmeden hareket etmesi olarak tanımlayabiliriz.
Uzun yıllardır farkındalığında olduğumuz ama tam olarak da ne olduğunu anlayamadığımız ve nasıl başa dileceğini bilemediğimiz, bazen normal davranış diye görmek istediğimiz bazen de içinden çıkamadığımız için uzmanlara başvurduğumuz, kişinin tüm hayatı boyunca süregelme potansiyeli olan bir bozukluk üzerine uzman Psikolojik Danışman Pınar Kobaş ile tüm bu soruları aydınlatmak adına söyleştik.
Pınar Kobaş, bizzat kendisi Dikkat Eksikliği Hiperaktive Bozukluğu ile 26 yaşında tanıyı almış 35 yaşında özgürleşmiş ve bunu gerçekleştirirken uzmanlığını da bu konu üzerinde yapmış bir danışman. Kendisi üzerinde uyguladığı ve sonuca ulaştığı her tekniği, bütünleyici çözümleri danışanları üzerinde de uygulayarak başarıya ulaşmıştır.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) hakkında ön bilgi alabilirmiyim? Kimlerde görülür?
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite gelişimsel bir bozukluktur. Beynin frontal lop dediğimiz ön lobunda beynin yönetici işlevleri vardır. Normalde beynin yönetici işlevleri kişinin hedef belirlemesine, hedefine ulaşmasına, plan yapıp planı uygulayabilmesine, eyleme geçmesine, kendi kendini motive etmesine, beynin bilgiyi kaydedip doğru zamanda doğru yerde hatırlanmasına, zamanı iyi yönetebilmesine ve duygularını kontrol edebilmesine yardımcı oluyor. DEHB tanısı almış kişilerde de beynin yönetici işlevlerinde bir sıkıntı oluyor. Ve bu saydığım birçok şeyi yapmakla ilgili sıkıntı yaşıyorlar. Bu arada şunu mutlaka söylemek isterim, DEHB zekası normal ve normalin üzerinde kişilerde görülen bir bozukluk yani kişinin zekasıyla ilgili bir şey değil. Tabi bu demek değildir ki zeka geriliği olan kişilerde de olmayacak. Halk içinde şöyle bir inanış var, hiperaktif olan çocuk çok zeki, dikkat eksikliği olan da zeka geriliği var. Bu iki inanış da doğru değildir.
DEHB olanlarda gözlenen tipik özellikler, davranışlar nelerdir?
 Kişinin yaşına uygun dikkatini verememesi, odaklanamaması, odaklanmayı sürdürememesi, bununla birlikte aşırı hareketliliği, diğer bir adıyla bu aşırı hareketlilikten kastımız fiziksel huzursuzluk ve de dürtülerini kontrol edememesi yani isteklerini erteleyememesi, sonucunu düşünmeden hareket etmesi olarak tanımlayabiliriz. Özellikle iç huzursuzlukları yüzünden bu kişiler gergin ve patlamaya hazır bir bomba gibidirler. Bir an keyifleri çok yerindeyken, duygu durumu sizin anlayamayacağınız bir çabuklukta değişebilir. Bu kimisi de daha alıngan, içine kapalı, dışlanmışlık duygusu daha fazla yaşayabiliyor. Bununla birlikte biraz önce bahsettiğimiz beynin yönetici işlevlerindeki sıkıntıları yaşarlar. Ve bunların hepsi kendi iradelerin dışındadır, bilerek isteyerek bu şekilde davranmazlar.
Kişinin yaşına uygun dikkatini verememesi, odaklanamaması, odaklanmayı sürdürememesi, bununla birlikte aşırı hareketliliği, diğer bir adıyla bu aşırı hareketlilikten kastımız fiziksel huzursuzluk ve de dürtülerini kontrol edememesi yani isteklerini erteleyememesi, sonucunu düşünmeden hareket etmesi olarak tanımlayabiliriz. Özellikle iç huzursuzlukları yüzünden bu kişiler gergin ve patlamaya hazır bir bomba gibidirler. Bir an keyifleri çok yerindeyken, duygu durumu sizin anlayamayacağınız bir çabuklukta değişebilir. Bu kimisi de daha alıngan, içine kapalı, dışlanmışlık duygusu daha fazla yaşayabiliyor. Bununla birlikte biraz önce bahsettiğimiz beynin yönetici işlevlerindeki sıkıntıları yaşarlar. Ve bunların hepsi kendi iradelerin dışındadır, bilerek isteyerek bu şekilde davranmazlar.
Dürtüleri derken tam olarak neyi kasdediyorsunuz, örnekleyebilir misiniz?
Örneğin benim şu anda önümde çok cezbedici bir şey var fakat ben düşünmüyorum bu cezbeden şeyi, bana bir yararı var mı, bana zararı var mı, bunu yaparsam ne olur, o anda kafaya takıyorum ve ben onu elde ediyorum. Kimi zaman düşünmeden kimi zamanda bilerek gerçekleştiriyorum bu eylemi. Bazen karşı taraftakinin cazibesine o kadar kapılıyorum ki, sonuçlarını düşünmeme rağmen “Aman boş ver...” diyerek yapıyorum.
Hiperaktif Dürtüsel çocukların bir kısmı da hayatı deneyimleyerek öğrenmeyi seviyorlar. Yani siz ona ne kadar nasihat ederseniz edin bir kulağından giriyor, bir kulağından çıkıyor. Ama temel şeyleri öğretebilmek çok çok önemli...
Mevcut eğitim sistemimizin içinde DEHB olanlar uyum sağlayabiliyorlar mı?
 Türkiye'de genç olmak, çocuk olmak zor, bu eğitim sisteminin içinde var olmak çok zor, özellikle DEHB varsa çok ama çok daha zor çünkü ben bu kişilerin özel olduklarını düşünüyorum. Genelde DEHB olanların hep olumsuz taraflarından anlatılır ama çok olumlu tarafları var; bir defa sezgileri kuvvetli, yaratıcılar, güzel bir enerjileri var, girdikleri ortama neşe katabiliyorlar. Bu artı yönlerini ortaya çıkartan bir eğitim sistemimiz yok maalesef. O yüzden bunun bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Gerçekçi olmak gerekiyor; eğitim sistemini değiştiremem ama mevcut durumun içerisinde kendilerine alan yaratmaları gerekiyor. Bunda da ailelerin çocuklarına destek olması çok önemli.
Türkiye'de genç olmak, çocuk olmak zor, bu eğitim sisteminin içinde var olmak çok zor, özellikle DEHB varsa çok ama çok daha zor çünkü ben bu kişilerin özel olduklarını düşünüyorum. Genelde DEHB olanların hep olumsuz taraflarından anlatılır ama çok olumlu tarafları var; bir defa sezgileri kuvvetli, yaratıcılar, güzel bir enerjileri var, girdikleri ortama neşe katabiliyorlar. Bu artı yönlerini ortaya çıkartan bir eğitim sistemimiz yok maalesef. O yüzden bunun bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Gerçekçi olmak gerekiyor; eğitim sistemini değiştiremem ama mevcut durumun içerisinde kendilerine alan yaratmaları gerekiyor. Bunda da ailelerin çocuklarına destek olması çok önemli.
DEHB olsunlar ya da olmasınlar bu dünyanın asıl sahipleri şu anki çocuklar ve gençler. Biz ise bu çağda göçebe olarak yaşıyoruz. Müthiş bir teknolojinin içine doğdular, bizse teknolojiyi ve çağı yakalamaya çalışıyoruz. O yüzden bir defa eski sistemden, eski kalıptan, düşünce anlayışımızdan çıkıp bu çocukları tanımak, anlamak önemli. Yeni dünyayı, yeni çağı anlamak çok önemli ve yeni çağı yakalamak çok önemli. Hepimizin yapması gereken, anne baba olanların, başımızda bizi yönetenlerin, eğitim sistemini düzenleyen kişilerin sadece DEHB olanları değil tüm gençleri topluma kazandırmak için çağı anlamaları, yargılamadan çağın gerektirdiği şekilde hareket etmeleri gerekiyor.
Türkiye’de başarı sadece akademik olarak algılanıyor, o kadar hırslı bir ülkede yaşıyoruz ki, eğitim sistemi de aynı şekilde rekabet içinde. Ve bu rekabetin içinde DEHB’li çocuklar kapasiteleri olmasına rağmen kendilerini göstermekte çok zorlanıyorlar. DEHB tanısı almış bir çocuk, genç saatlerce masa başında oturup ders çalışamaz. İki kere iki dört! Ama öğretmenler de aileler de bu çocuklardan bunu bekliyorlar. Benim bir danışanım vardı masa başından kalkmamak için kendini sandalyeye bağlardı. Bu benim içimi acıtan bir hikayedir. Fakat bu danışanım bir başarı öyküsüdür. Üniversiteye hazırlandığı sene hem Tübitak’ın yarışmasına katıldı, hem kendi sanatsal projelerine devam etti hem de burslu olarak üniversite sınavını kazandı. Ona destek olan, benimle iş birliği için de olan harika bir ailesi var onu da eklemeden edemeyeceğim.
DEHB olanlar sizce bizlere ne tür mesajlar veriyorlar?
 Burada şu önemli anne babanın şunu anlaması gerekiyor. Dünyaya getirdiğimiz her çocuk ne olarak adlandırırsak adlandıralım aslında bizim öğretmenimizdir, bize bir şey öğretir, bizim aynamızdır. Kendimizle ilgili ciddi anlamda bizim kendimizi geliştirmemize yardımcı olan çok güzel varlıklardır. İlk önce bunu kabul etmek gerekiyor. Bunu kabul etmediğiniz zaman, özellikle Türk toplumunda aile yapısında bunu sıklıkla görüyorum o zaman güç çatışmasına giriliyor. Ve bir anne baba çocuğu ile ilgili güç çatışmasına girdiği anda zaten baştan kaybediyor demektir. O yüzden çocuk yetiştirirken DEHB olan çocuğunuz olsun olmasın ilk önce çocuğun davranışlarına bakarak o çocuk o anne babaya hangi aynalık görevini üstleniyor? Anne ve babanın kendi farkındalığı çok önemli. Anne ve babanın kendi farkındalığı olmadan çocuğu ile sağlıklı bir ilişki kurabilmesi çok da mümkün olmuyor. O yüzden ilk yapılması gereken bu farkındalığın gelişmesi.
Burada şu önemli anne babanın şunu anlaması gerekiyor. Dünyaya getirdiğimiz her çocuk ne olarak adlandırırsak adlandıralım aslında bizim öğretmenimizdir, bize bir şey öğretir, bizim aynamızdır. Kendimizle ilgili ciddi anlamda bizim kendimizi geliştirmemize yardımcı olan çok güzel varlıklardır. İlk önce bunu kabul etmek gerekiyor. Bunu kabul etmediğiniz zaman, özellikle Türk toplumunda aile yapısında bunu sıklıkla görüyorum o zaman güç çatışmasına giriliyor. Ve bir anne baba çocuğu ile ilgili güç çatışmasına girdiği anda zaten baştan kaybediyor demektir. O yüzden çocuk yetiştirirken DEHB olan çocuğunuz olsun olmasın ilk önce çocuğun davranışlarına bakarak o çocuk o anne babaya hangi aynalık görevini üstleniyor? Anne ve babanın kendi farkındalığı çok önemli. Anne ve babanın kendi farkındalığı olmadan çocuğu ile sağlıklı bir ilişki kurabilmesi çok da mümkün olmuyor. O yüzden ilk yapılması gereken bu farkındalığın gelişmesi.
Bir ailede bir veya birden fazla DEHB çocuk varsa o aileye önerileriniz nelerdir?
Öncellikle Allah yardımcıları olsun. DEHB tanısı almış kişilerin hakikaten insanın hayatına renk katarlar, çok tatlılardır, yaratıcılardır ama insanın sınırlarını çok zorlarlar ve adeta bu dünyaya sabrı öğretmek için gönderilmişlerdir. Bu soruya cevap vermeden önce bir parantez açmak isterim, DEHB için önerilen her şey aslında herkese iyi gelecek önerilerdir. Biz hep DEHB’ni anlatırken nörobiyolojik bir sorundur, genetiktir diye açıklıyoruz ve bu yüzden tedavide hemen ilaca ya da masa başı dikkat çalışmaları dediğimiz özel eğitime başlatıyoruz çocuğu. Çünkü akademik olarak yaşıtlarına yetişmesi gerekiyor. Tamam buna itirazım yok, ama tedavinin başından en önemli şeyi atlıyoruz çocuğun duyguları... Bu çocukların iç huzursuzlukları ve kaygıları giderilmeden ilaç tedavisinden de özel eğitimden de yeterli verimi alamazsınız. Bu yüzden bir uzmanın bu konuda çocuğa, gence yardımcı olmasının yanı sıra ailelerin de yapabilecekleri şeyler var. Mesela, bir çocukta bir öfke problemi varsa, huzursuzluğu, gerginliği varsa anne babanın ilk önce evdeki enerjiye, havaya bakması gerekiyor, kendi duygu durumuna bakması gerekiyor. Anne ya da baba o dönem ne kadar huzursuz ya da öfkeliler ve bu duygu durumuyla nasıl baş ediyorlar? Bu çocukların algıları çok açık, sezgileri inanılmaz kuvvetli ve tıbbın üzerinde durmadığı bir şey var, psikologların da üzerinde durmadığı kaçırdığı bir şey. Sezgilerinin kuvvetli olduğundan hep söz ediliyor ama ne demek sezgileri kuvvetli olmak buna bakılmıyor. DEHB olanlar bir ortama girdikleri zaman algıları o kadar açık ve o kadar keskin ki hemen ortamın enerjisini algılayabiliyorlar. Sezgilerinin güçlü olması onların yeteneğidir ve aslında içsel bilgeliktir. Ama tabi bunun farkında değillerdir o da ayrı. Mesela eve geldiği zaman evdeki ortamı hissedebiliyor, gerginlik varsa, öfke varsa, bir üzüntü varsa bunu hissediyor o onun üzerine yapışıyor tabi farkında olmuyor o duygu kendi duygusu mu, ona mı ait yoksa başkasına mı? Ve çocuğun üzerine yapışan o duygu dışarıya huzursuzluk olarak da öfke olarak da çıkabiliyor. O yüzden bir anne ve babanın çocuğunun huzursuzluğu varsa, öfke problemi varsa dikkat eksikliği hiperaktivite tanısı da almışsa bir kere kendi duygu durumuna bakıyor olması çok önemli. Ben şunu söylemiyorum her huzursuzlukları, her öfke anları bununla alakalıdır ama ailelerin işin bu boyutunu da bilmeleri çok önemli. Bu kişilerin sezgileri, algıları inanılmaz kuvvetli olduğu için kendilerin korumayı bilmiyorlar, çok açıklar. O yüzden zarar görüyorlar. Bu yüzden bir anne babanın kendilerine bakıyor olması, kendi duygu sürecini, ruhsal sürecini takip ediyor olması, bunu çocuğuna eve nasıl yansıttığını görüyor, gözlemliyor olması çok önemli. Bu nedenle çocuğun da, ailenin de destek almaları gerekmektedir...
 Her şeyin evde ayıp, doğru yanlış demeden konuşulabiliyor olması çok kıymetli. En önemli şey sağlıklı iletişimden geçiyor. Çocuğun anneye ve babaya çok rahat bir şeklide kendini ifade edebilmesi, korkmadan, çekinmeden ve ailenin güvenli bir ortam yaşatabilmesi çok önemli... Bir yandan anneden babadan dayak yiyorsa, hakaret işitiyorsa bir yandan da iki saat sonra annesinin babasının sevgi dolu kucaklarında kendini buluyorsa bu çocuğun kafasını karıştırıyor. Yani çocuğun ilk önce kendisini dışarıdan koruyabiliyor olmasına gelmeden önce evde güvenli bir ortamda olması gerekiyor. Gerçek anlamda evde şiddetin olmaması çok önemli. Koşulsuz sevildiğini bilmek çok önemli. Çocuk güvenli bir aile ortamında yetiştiği zaman, her şeyi rahat rahat konuştuğu zaman ailede çocuğun kendisini koruması için gerekli şeyleri söylediği zaman çocuk da kendini korumayı yavaş yavaş öğreniyor. Tabii bu arada rahat konuşmaktan kastım çocukla arkadaş olmak değil. Maalesef bir dönem böyle bir söylem vardı psikolojide, çocuğunuzla arkadaş olun diye. Böyle bir şey yok, anne/baba ve çocuk arkadaş değillerdir. Ama işin güzel tarafı arkadaş olmadan da çocuğunuzla sohbet edebilir, konuşabilirsiniz.
Her şeyin evde ayıp, doğru yanlış demeden konuşulabiliyor olması çok kıymetli. En önemli şey sağlıklı iletişimden geçiyor. Çocuğun anneye ve babaya çok rahat bir şeklide kendini ifade edebilmesi, korkmadan, çekinmeden ve ailenin güvenli bir ortam yaşatabilmesi çok önemli... Bir yandan anneden babadan dayak yiyorsa, hakaret işitiyorsa bir yandan da iki saat sonra annesinin babasının sevgi dolu kucaklarında kendini buluyorsa bu çocuğun kafasını karıştırıyor. Yani çocuğun ilk önce kendisini dışarıdan koruyabiliyor olmasına gelmeden önce evde güvenli bir ortamda olması gerekiyor. Gerçek anlamda evde şiddetin olmaması çok önemli. Koşulsuz sevildiğini bilmek çok önemli. Çocuk güvenli bir aile ortamında yetiştiği zaman, her şeyi rahat rahat konuştuğu zaman ailede çocuğun kendisini koruması için gerekli şeyleri söylediği zaman çocuk da kendini korumayı yavaş yavaş öğreniyor. Tabii bu arada rahat konuşmaktan kastım çocukla arkadaş olmak değil. Maalesef bir dönem böyle bir söylem vardı psikolojide, çocuğunuzla arkadaş olun diye. Böyle bir şey yok, anne/baba ve çocuk arkadaş değillerdir. Ama işin güzel tarafı arkadaş olmadan da çocuğunuzla sohbet edebilir, konuşabilirsiniz.
Anne ve babalar kendi duygu ve kaygılarıyla nasıl baş ediyorlar? Temel soru bu çünkü onlar çözüme ulaşınca çocuklar da ulaşıyor. Anne ve babalara nefes çalışmasını öneriyorum meditasyonu, yogayı öneriyorum. Bunun dışında birden fazla DEHB bozukluğu çocuğu olan anne ve babalara sesleniyorum. Ne olur evliliklerini bir kenara atmasınlar, hayatlarının merkezine çocuklarını almasınlar, anne babalar eş olduklarını unutmasınlar çünkü anne baba karı koca olarak ne kadar mutlu olurlarsa çocukları da o kadar mutlu oluyor.
Anne Babaya Öneriler
DEHB olan bir çocuğun ilerleyen yaşlarında bu durum nasıl seyrediyor?
 Aşırı hareketlilik ergenlikle birlikte azalmaya başlar. Yerini iç huzursuzluğa ya da hipoaktivite dediğimiz miskinliğe bırakır. Ergenlikle birlikte dürtüsellik artabiliyor. Bu da ergenlerin erken yaşta alkol, madde ve cinsellikle tanışmaları demek oluyor. Yalnız bu demek değildir ki her DEHB’li illa ki bunları yaşayacak. Hayır, DEHB parmak izi gibidir ve herkeste yoğunluğu farklıdır. Sadece ailelerin bu bilgiyi bilmesi önemlidir işin ciddiyetinin farkında olmaları açısından. Soruyla direkt olarak alakalı değil ama burada bir parantez açmak istiyorum. DEHB’nin herkes de farklı görünmesinin başka bir sebebi de eşlik eden bozukluklardır. Depresyon, kaygı bozukluğu, özel öğrenme güçlüğü, davranım bozukluğu, karşıt gelme bozukluğu, duygu durum bozukluğu gibi. Bu yüzden de aslında tedavisi uzun sürer DEHB’nin... Yetişkinlerde DEHB psikiyatristler tarafından daha yeni yeni fark edilen bir bozukluktur, bu dünyada da böyle sadece Türkiye’de değil. Maalesef DEHB olmasına rağmen yıllarca depresyon ya da bipolar bozukluğu tedavisi gören çok kişi oldu.
Aşırı hareketlilik ergenlikle birlikte azalmaya başlar. Yerini iç huzursuzluğa ya da hipoaktivite dediğimiz miskinliğe bırakır. Ergenlikle birlikte dürtüsellik artabiliyor. Bu da ergenlerin erken yaşta alkol, madde ve cinsellikle tanışmaları demek oluyor. Yalnız bu demek değildir ki her DEHB’li illa ki bunları yaşayacak. Hayır, DEHB parmak izi gibidir ve herkeste yoğunluğu farklıdır. Sadece ailelerin bu bilgiyi bilmesi önemlidir işin ciddiyetinin farkında olmaları açısından. Soruyla direkt olarak alakalı değil ama burada bir parantez açmak istiyorum. DEHB’nin herkes de farklı görünmesinin başka bir sebebi de eşlik eden bozukluklardır. Depresyon, kaygı bozukluğu, özel öğrenme güçlüğü, davranım bozukluğu, karşıt gelme bozukluğu, duygu durum bozukluğu gibi. Bu yüzden de aslında tedavisi uzun sürer DEHB’nin... Yetişkinlerde DEHB psikiyatristler tarafından daha yeni yeni fark edilen bir bozukluktur, bu dünyada da böyle sadece Türkiye’de değil. Maalesef DEHB olmasına rağmen yıllarca depresyon ya da bipolar bozukluğu tedavisi gören çok kişi oldu.
DEHB’nin teşhisi ve tedavisi çok önemlidir. Çünkü eğer bu konuda destek almazsa kişinin kendisine, ailesine ve sevdiklerine maliyeti çok yüksektir. Bu kişiler sıkça iş değiştirirler, kapasitelerini ortaya koyamazlar ya da iş kolik olurlar, hayatlarının hiçbir alanında dengeyi bulmazlar. Denge kelimesi sözlüklerinde yoktur. Bir kaç kez evlenip boşanırlar, her türlü bağımlılığa yatkınlardır buna alışveriş, insan, bilgisayar ve yeme bağımlılığı da dahil, trafik kazası yapma oranları yüksektir, üniversiteyi bitirme oranları düşüktür, kendilerine güvenleri yoktur ki bazıları çok güvenli gözükebilir ama altı boş bir güvendir. Kendilerine değer vermezler. Sağlıklı bir yaşam tarzları yoktur. Sürekli dile getirdiğim gibi anlam veremedikleri bir iç huzursuzlukları vardır. Tüm bunlar da kişinin mutlu olabilmesi için önündeki kocaman bir engeldir.
DEHB’li çocukların sosyal ilişkilerinin gelişmesi için neler önerirsiniz?
Bu çocuklar genelde ya kendinden küçüklerle ya da kendinden büyüklerle daha iyi iletişim kuruyorlar. Genelde hep kendi istedikleri olsun isterler ve bir oyundan çok çabuk sıkılabilirler. Bu da yaşıtlarıyla sorun yaşamalarına sebep olur. DEHB çocukların sosyalleşmeleri için grup çalışmalarını öneriyorum yaratıcı drama, psikodrama gibi. Onların yaşıtlarıyla aynı ortamlarda bulunmalarının, bu tarz çalışmaların hakikaten onlara iyi geldiğini düşünüyorum. Ben bazı danışanlarımla bir süre bireysel çalışıyorum ama bir süre sonra diyorum ki benim yapabileceğim şu anda bu kadar bu çocuğun kendi yaşıtlarıyla aynı grupta olup, sosyal iletişim becerilerini geliştirici aktivitelerde bulunması gerekiyor ve çocuğa uygun olan yönlendirmeyi yapıyorum.
DEHB tedavisi için nasıl bir yol izlemektesiniz?
 Ben yurt dışında okudum. Türkiye’ye döndüğümde hayal kırıklığı yaşadım çünkü Türkiye’de DEHB tedavisinde öncelikli olarak masa başı dikkat çalışmaları dediğimiz özel eğitim çalışmaları yapılıyor ve bunu da İstanbul için konuşuyorum, ağırlıklı olarak psikologlar, pedagoglar yapıyor. Bu çalışmalara hiçbir itirazım yok. Çocuğu yakından tanımak, nerelerde zorlanıyor onu keşfetmek, sabır eşiğini ölçmek ve geliştirmek, kurallara uymasını öğretmek gibi birçok alana hizmet eden bir eden bir çalışma ama ne ilaç ne de özel eğitim tek başına yeterli değil. İlk önce bu çocuğun duygu dünyasına girmek gerekiyor. O dikkat eksikliğinin altında, aşırı hareketliliğin altında neler yatıyor, bu çocuk bize bunlarla ne anlatmaya çalışıyor. Buralara bakmak yani buzdağının altında neler oluyor onu anlayıp çocuğa ve aileye yardımcı olabilmek çok önemli. Ben kendimden de biliyorum ilkokula başlamadan önce cıvıl cıvıl inanılmaz güzel hayalleri olan, böyle çok güzel başarıları hayal eden bir çocuktum fakat ilkokul 3 ile 5 arasında ilkokul öğretmenimden hem sözel hem de fiziksel şiddet gördüm. Daha okumayı öğrenmeden birinci sınıfta bıcır bıcır çıkar şiir okurdum üçüncü sınıftan sonra ben kendi içime kapanmaya başladım. Öğretmenim bana soru sorduğu zaman gözyaşlarım pıtır pıtır akmaya başlardı. Şimdi böyle bir durumda öncelik sıralamasına bakıldığı zaman bana ilk önce masa başında dikkat çalışması mı yapılması gerekiyor? Yoksa duygu dünyamla mı çalışılması gerekiyor? Tabi ki duygu durumumun çalışılması gerekiyor. Çünkü bir çocukta kendine güven problemi varsa, zaten inanılmaz kaygılıysa ki ben DEHB olup da kaygısız olmayanını görmedim, en iyi olanı , "Hayır benim hiç kaygım yok." diyeni bile duygusunu bastırır, mutlaka kaygısı vardır. Böyle bir kişinin odaklanabilmesi mümkün değildir. Odaklanmadığı sürece de öğrenebilmesi mümkün değildir. O yüzden hem masa başı çalışmasının hem de duygu durumunun incelenmesinin bir arada yürütülmesi gerekiyor.
Ben yurt dışında okudum. Türkiye’ye döndüğümde hayal kırıklığı yaşadım çünkü Türkiye’de DEHB tedavisinde öncelikli olarak masa başı dikkat çalışmaları dediğimiz özel eğitim çalışmaları yapılıyor ve bunu da İstanbul için konuşuyorum, ağırlıklı olarak psikologlar, pedagoglar yapıyor. Bu çalışmalara hiçbir itirazım yok. Çocuğu yakından tanımak, nerelerde zorlanıyor onu keşfetmek, sabır eşiğini ölçmek ve geliştirmek, kurallara uymasını öğretmek gibi birçok alana hizmet eden bir eden bir çalışma ama ne ilaç ne de özel eğitim tek başına yeterli değil. İlk önce bu çocuğun duygu dünyasına girmek gerekiyor. O dikkat eksikliğinin altında, aşırı hareketliliğin altında neler yatıyor, bu çocuk bize bunlarla ne anlatmaya çalışıyor. Buralara bakmak yani buzdağının altında neler oluyor onu anlayıp çocuğa ve aileye yardımcı olabilmek çok önemli. Ben kendimden de biliyorum ilkokula başlamadan önce cıvıl cıvıl inanılmaz güzel hayalleri olan, böyle çok güzel başarıları hayal eden bir çocuktum fakat ilkokul 3 ile 5 arasında ilkokul öğretmenimden hem sözel hem de fiziksel şiddet gördüm. Daha okumayı öğrenmeden birinci sınıfta bıcır bıcır çıkar şiir okurdum üçüncü sınıftan sonra ben kendi içime kapanmaya başladım. Öğretmenim bana soru sorduğu zaman gözyaşlarım pıtır pıtır akmaya başlardı. Şimdi böyle bir durumda öncelik sıralamasına bakıldığı zaman bana ilk önce masa başında dikkat çalışması mı yapılması gerekiyor? Yoksa duygu dünyamla mı çalışılması gerekiyor? Tabi ki duygu durumumun çalışılması gerekiyor. Çünkü bir çocukta kendine güven problemi varsa, zaten inanılmaz kaygılıysa ki ben DEHB olup da kaygısız olmayanını görmedim, en iyi olanı , "Hayır benim hiç kaygım yok." diyeni bile duygusunu bastırır, mutlaka kaygısı vardır. Böyle bir kişinin odaklanabilmesi mümkün değildir. Odaklanmadığı sürece de öğrenebilmesi mümkün değildir. O yüzden hem masa başı çalışmasının hem de duygu durumunun incelenmesinin bir arada yürütülmesi gerekiyor.
Oyun terapisi yapılabilir, oyun terapisi çok faydalı, yaratıcı dramanın özellikle sosyal iletişim becerilerini geliştirmek adına da bu çocuklara iyi geldiğini düşünüyorum. DEHB olanlarda biz fiziken buradayızdır ama ruhumuz başka bir yerdedir. Yani dünya ile bir kopukluğumuz vardır… Ayaklarımız pek sağlam yere basmaz hatta bırakın sağlam yere basmasını yere basmaz. Bizim topraklanmaya ihtiyacımız var. Topraklanmaya ihtiyacımız olduğu için de spor çok önemli, yüzme çok önemli özellikle bütün kasları da çalıştırdığı için.
 Fakat Türkiye’de yine ne yapılıyor; anne babalar o kadar hırslı ki ilkokulda göndermeye başlıyorlar çocuğu yüzmeye çünkü üniversiteyi yurt dışında okutturacak olurlarsa şimdiden lisansı alırsa üniversitede burs alır, iyi bir üniversiteye gidebilir. Her yerde başarı tablosu çiziliyor. Ya da piyanoya gönderiyor mesela bu sefer İngiltere'den hocalar geliyor, uluslararası diplomalar alınıyor ki yine üniversiteye yatırım olsun, burs alsın, öz geçmişinde güzel şeyler olsun. Benim kastettiğim böyle aktiviteler değil çocuğun rahatlaması lazım, çocuğun enerjisinin boşalması lazım.
Fakat Türkiye’de yine ne yapılıyor; anne babalar o kadar hırslı ki ilkokulda göndermeye başlıyorlar çocuğu yüzmeye çünkü üniversiteyi yurt dışında okutturacak olurlarsa şimdiden lisansı alırsa üniversitede burs alır, iyi bir üniversiteye gidebilir. Her yerde başarı tablosu çiziliyor. Ya da piyanoya gönderiyor mesela bu sefer İngiltere'den hocalar geliyor, uluslararası diplomalar alınıyor ki yine üniversiteye yatırım olsun, burs alsın, öz geçmişinde güzel şeyler olsun. Benim kastettiğim böyle aktiviteler değil çocuğun rahatlaması lazım, çocuğun enerjisinin boşalması lazım.
Bana anne ve babalar diyorlar ki “Bizim zamanımızda DEHB’mi vardı bu yeni çağın modası.” hayır değil, bu her zaman vardı. Shakespeare’in oyunlarına baktığınız zaman da vardı. Hipokrat’a kadar dayanan bir şey bu... Ama bu kadar fazla yoktu. Çünkü insanlar tarladaydı, insanlar bahçedeydi, insanlar topraklanıyordu. Şu anda topraklanacak neresi var? Yani bir apartmanın içerisinde tıkılı bu çocuklar. Niye bilgisayar başında, niye ipad elinde? Çünkü yaratılan başka bir dünya yok, başka imkanlar yok. Eğer biz anne baba olarak, eğitimciler olarak bu durumdan şikayet ediyorsak onlara ne sunuyoruz ki? Burada amaç anne babaları suçlamak değil. Onlar da bildiğinin en iyisini yapıyor... O yüzden benim anne ve babalardan ricam ki çok zor bir şey istiyorum aslında kendilerine dönüp bakmaları, kendi süreçlerine bakmaları, o çocuğun üzerinden hayallerini gerçekleştirmeye mi çalışıyorlar acaba? Anne baba koşulsuz sever deniliyor ama maalesef koşullu seviyorlar ve bunun da farkında değiller. Mutlaka istisnalar, koşulsuz sevenler de vardır. Ama benim gözlemlediğim hep bir şeye bağlı olarak, örneğin okulda nota bağlı olarak çocuğu sevmek. Bu her çocuğa kötü gelen bir şey. DEHB olan çocuğun ödüllendirilmesi çok işe yarayan bir şey. Bu ödülün markasal anlamda, parasal anlamda bir şey olması gerekmiyor ama bizim dış motivasyona çok ihtiyacımız var. “Yürü be koçum!” demeniz, sırtını bir sıvazlamanız, aferin sana demeniz çok önemli. Bebek adımları çok önemli...
Bana danışanlarımın aileleri “Bizim söylemediğimiz neyi siz çocuklara söylüyorsunuz? Aslında farklı bir şey söylemiyorsunuz ki aynı şeyi söylüyoruz.” diyorlar. Oysa ben ön yargısız bir şekilde, hiç bir beklenti olmadan, sadece onunla o an var olabilmek ve onu çok iyi dinliyor olabilmek için çok çok iyi dinliyorum, lafını bölmüyorum, kesmiyorum o an onun için olduğumu o biliyor. Bunlar çok çok önemli. Eleştirilmeden dinlenebilmek çok önemli... Anne ve babalar çocuklarını çok iyi tanıdıklarını düşünüyorlar. Haklılar da çok iyi de tanırlar. Fakat şöyle bir şey var. Nasıl DEHB’liler leb demeden leblebiyi anlarlar, bunlar anne babalarda da var. Anne babaların da bir varsayımları var ve çocuk bir şey anlatırken kafalarında senaryoyu yazıyorlar. Oysaki çocuğun anlatmaya başladığı şey bambaşka bir şey. O yüzden çocuğunu yakalayamıyor ve çocukla araları açılıyor.
Benim nasıl yol izlediğime gelince; ilkokul dörde kadar olan yaş grubunda ağırlıklı olarak anne babalarla çalışıyorum. Çünkü onların da çok desteğe ihtiyacı var, sorunun ne olduğunu tam olarak anlamaları lazım ki çocuklarını oldukları kabul edebilsinler, DEHB’le yaşamayı öğrenebilsinler, kendi davranışlarının farkına varabilsinler. Daha ileriki yaşlarda çocuklara ve ergenlere hem duygusal anlamda destek oluyorum hem de beynin yönetici işlevlerine yönelik çalışmalar yapıyorum. Yani plan yapma, plana uyma, hedef belirleme, hedefi gerçekleştirme, iç motivasyonu geliştirme, zamanı etkili bir şekilde kullanabilme, eyleme geçme gibi konularda yardımcı oluyorum.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olanlarda odaklanamamanın riskleri nelerdir?
 Bir tek odaklanamamanın değil de genel olarak DEHB’nin risklerini anlatayım kısaca. Ama öncesinde odaklanmayla da ilgili kısa bir şey söylemek istiyorum. Anne ve babalardan DEHB için sıklıkla duyduğum cümle şudur; “Sevdiği işi yaparken odaklanıyor da ders çalışırken mi odaklanamıyor? Bence dikkat eksikliği falan yok bu çocuğun.” DEHB zaten tam da budur! Sevdiği şeyi yaparken odaklanabilir ama sevmediği bir şey olduğu zaman odaklanma ile ilgili ciddi anlamda zorluk çeker özellikle zihinsel aktivite gerektiren durumlarda. Hepimiz zaman zaman DEHB’nin belirtilerini yaşıyoruz. Zaten insanların kafasını karıştıran da bu... Fakat atlanılan bir nokta var ki birçoğumuz bu belirtileri zaman zaman yaşarken DEHB’ni olan kişiler her zaman yaşıyor ve hayatlarının her alanını etkiliyor. DEHB’ni olanlar hayatlarının birçok alanında mücadele ederler. Kendileriyle olan ilişkilerinde, akademik hayatlarında, iş hayatlarında, sosyal hayatlarında, aile ile ilişkilerinde, sevgiliyle olan ilişkilerinde hep bir muharebe vardır. Bu da çok yıpratıcıdır hem kendileri için hem de çevresindekiler için. Bu yüzden erken teşhis ve tedavi önemlidir. Yoksa ileriki yaşlarda kişi çok daha büyük problemler yaşar. Bazı aileler zannediyor ki büyüyünce geçer. Maalesef %70’i büyüyünce geçmiyor. Üstüne üstlük kişinin kendisine de ailesine de topluma da maliyeti çok yüksek oluyor. Çocuk ve ergenken problemler akademik başarısızlık, davranış/davranım problemleri, cinsellikle erken tanışma, alkol ve madde kullanma riski, istismara açık olma, arkadaş ilişkilerinde sıkıntı gibi sorunlarken yaş ilerledikçe sorumluluklar da artıyor, sorunlar da. Mesela sık sık iş değiştirebiliyorlar. Bir yerde barınmaları zor olabiliyor. Kapasitelerini ortaya koymakla ilgili sıkıntı yaşayabiliyorlar. Ya da başarının bir kez tadını aldıktan sonra işkolik oluyorlar. Denge kelimesi yetişkin DEHB’lilerin de sözlüğünde yoktur. Sık sık iş değiştirdikleri gibi sık sık partner de değiştirebilirler. Trafik kazası yapma oranları yüksektir. Hayatlarının hiçbir alanında düzen yoktur.
Bir tek odaklanamamanın değil de genel olarak DEHB’nin risklerini anlatayım kısaca. Ama öncesinde odaklanmayla da ilgili kısa bir şey söylemek istiyorum. Anne ve babalardan DEHB için sıklıkla duyduğum cümle şudur; “Sevdiği işi yaparken odaklanıyor da ders çalışırken mi odaklanamıyor? Bence dikkat eksikliği falan yok bu çocuğun.” DEHB zaten tam da budur! Sevdiği şeyi yaparken odaklanabilir ama sevmediği bir şey olduğu zaman odaklanma ile ilgili ciddi anlamda zorluk çeker özellikle zihinsel aktivite gerektiren durumlarda. Hepimiz zaman zaman DEHB’nin belirtilerini yaşıyoruz. Zaten insanların kafasını karıştıran da bu... Fakat atlanılan bir nokta var ki birçoğumuz bu belirtileri zaman zaman yaşarken DEHB’ni olan kişiler her zaman yaşıyor ve hayatlarının her alanını etkiliyor. DEHB’ni olanlar hayatlarının birçok alanında mücadele ederler. Kendileriyle olan ilişkilerinde, akademik hayatlarında, iş hayatlarında, sosyal hayatlarında, aile ile ilişkilerinde, sevgiliyle olan ilişkilerinde hep bir muharebe vardır. Bu da çok yıpratıcıdır hem kendileri için hem de çevresindekiler için. Bu yüzden erken teşhis ve tedavi önemlidir. Yoksa ileriki yaşlarda kişi çok daha büyük problemler yaşar. Bazı aileler zannediyor ki büyüyünce geçer. Maalesef %70’i büyüyünce geçmiyor. Üstüne üstlük kişinin kendisine de ailesine de topluma da maliyeti çok yüksek oluyor. Çocuk ve ergenken problemler akademik başarısızlık, davranış/davranım problemleri, cinsellikle erken tanışma, alkol ve madde kullanma riski, istismara açık olma, arkadaş ilişkilerinde sıkıntı gibi sorunlarken yaş ilerledikçe sorumluluklar da artıyor, sorunlar da. Mesela sık sık iş değiştirebiliyorlar. Bir yerde barınmaları zor olabiliyor. Kapasitelerini ortaya koymakla ilgili sıkıntı yaşayabiliyorlar. Ya da başarının bir kez tadını aldıktan sonra işkolik oluyorlar. Denge kelimesi yetişkin DEHB’lilerin de sözlüğünde yoktur. Sık sık iş değiştirdikleri gibi sık sık partner de değiştirebilirler. Trafik kazası yapma oranları yüksektir. Hayatlarının hiçbir alanında düzen yoktur.
DEHB olan çocuklara destek olunduğunda nasıl sonuçlar elde edebiliriz?
Bu çocuklara destek olunduğunda harika işler yapabilirler. Anne ve babalar bana “Yüzde yüz garanti verir misiniz, çocuğumuz düzelir mi?” diye soru yöneltiyorlar. “Eğer anne baba olarak sorumluluğunuzu alır, benimle iş birliğine girecek olursanız, çocuğunuz da aynı şekilde iş birliğine girecek olursa hayatınızda çok güzel değişiklikler olacak ve bunları ben yapmayacağım hep birlikte yapacağız.” diyorum. Ama anne ve baba bana destek olmazsa ben ağzımla kuş tutsam çok zor, ilerleriz ama çok zor ilerleriz. Anne ve babanın bu sistem içersinde çocuğuna alan açabilmesi çok önemli. Oysaki anne ve babalar bu sistem içinde çocuklarını kaybediyorlar. Çocuklarına kendi imkânları doğrultusunda ellerinden gelenin en iyisini verdikleri zaman bütün sorumluluklarını yerine getirdiklerini zannediyorlar. Bu çok iyi niyetle yapılan bir şey tabii ki fakat yeterli değil. Çocuğun anne ve babasını kendi arkasında hissedebilmesi önemlidir. “Annem ve babam bana güveniyor, benim yeteneklerimin, becerilerimin farkında, beni bu yönde destekliyor.” diyebilmesi, bunu hissedebilmesi çok önemlidir. Anne ve babaların her anlamda kafalarında idealize ettikleri bir evlat modeli var. DEHB bu anlamda hangi aileye geldiyse o ailenin çok güzel bir sınavıdır ve çok güzel bir öğretmenidir. O yüzden sırf özelikle akademik başarı yüzünden anne ve babalara önerim çocuklarıyla ilişkilerini kopartmasınlar. Dışarıya karşı içe dönük, sessiz sakin gözükürken aileye karşı isyankâr olabilirler. Aileye öfkeli görünmelerine karşın aslında kendilerine öfkelidirler. Öfke kontrol problemi vardır. Çünkü ben anneme yetemiyorum, ben babama yetemiyorum diye düşünür ve öfkeyi dışarı verirler. Suçluluk duygusu inanılmaz derecede fazladır. Farkında olunmayan suçluluk duygusu dışarıya öfke olarak çıkar ve anne babaya karşı kırıcı olabilirler. Akademik başarı önemlidir ancak çocukla akademik başarı için kurulan bir ilişki çocuğun aile ile olan ilişkisini yıpratır, aile ile olan bağını koparır. Geneline bakıldığında duygusal zekâları ile ilgili sıkıntıları vardır. Ben bunu söylediğim zaman “aa çok duygusaldır benim çocuğum.” diyorlar. Oysa duygusallık farklı, duygusal zekâ farklıdır. Yani kişinin kendi duygusunun farkında olması, kendi duygusunu yönetiyor olması, karşısındaki kişinin duygusunu fark etmesi, bunu yönetebilmesi duygusal zekâ becerisidir. İşin güzel tarafı duygusal zekânın geliştirilebiliniyor olmasıdır.
Sanat ve spor bir gencin hayatında çok önemlidir. Bu çocuklar, gençler becerileri ve yetenekleri doğrultusunda doğru yönlendirildiğinde hem mutlu hem de başarılı işlere imza atan bireyler haline gelebilirler. Bu cümleden sadece bu çocuklar sporda ve sanatta başarılı olurlar demek istemiyorum. Çok iyi sayısal zekâsı olanları da var. DEHB’lilerden bilim adamı da çıkar, doktor da çıkar, mühendis de. Yeter ki mutlu olacakları ve yetenekleri, becerileri doğrultusunda bölümlere yönlendirilsinler.
DEHB olan çocukların tıbbi yönden tedavisi mümkün müdür? Bunlar nelerdir?
 İlaçla ilgili karar herkesin kendi tercihidir. Hangi yoldan gitmek istiyorsa modern tıptan gitmek istiyorsa ilacı kullansın. İşin doğal terapi yöntemleri de var onlardan gitmek istiyorsa onlardan gitsin. İkisini bir arada da kullanabilirsiniz bunların hiç sakıncası yok.
İlaçla ilgili karar herkesin kendi tercihidir. Hangi yoldan gitmek istiyorsa modern tıptan gitmek istiyorsa ilacı kullansın. İşin doğal terapi yöntemleri de var onlardan gitmek istiyorsa onlardan gitsin. İkisini bir arada da kullanabilirsiniz bunların hiç sakıncası yok.
Bazen danışanlar öyle süreçlerde geliyorlar ki evet ilaç onun o anki ihtiyacı. Örneğin davranış ya da davranım sorunu yüzünden okuldan atılmak üzere olan ergenlere hızlı sonuç alınabilmesi için ilacın önemli olduğunu düşünüyorum. Okuldan atılma sürecinde daha hızlı verim elde edilebilmesi için ilacın verilmesi gerekiyor. Bu anlamlarda kişinin ihtiyacına göre ilaca karşı değilim. Ama artı ve eksinin iyi belirlenmesi gerek. Ailenin beklentilerinin, çocuğun, gençlerin, yetişkinin beklentilerinin çok iyi bir şekilde belirlenmesi gerekiyor ve bu işin tek yöntemi ilaç değil, terapi değil, hiç birisi birbirinin alternatifi de değil ben her zaman hepsinin birbirini tamamlayıcı olmasının bir zenginlik olduğunu düşünüyorum.
İlaç kullanımı odaklanmayı, eyleme geçmeyi sağlıyor. Kullanılan ilaçlar Ritalin, Concerta ve Strattera’dır. Korkulduğu gibi ilaçlar bağımlılık yapmıyor. Yapsa bana yapardı. Bir yıldır ilaç kullanmıyorum ve de yoksunluğunu hissetmiyorum. Ama gerçek şu ki; hiç bir zaman ilaç DEHB’ni tedavi etmiyor.
Sadece kullandığı zaman etkisi var. Ama bu sadece dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan kişiler için geçerli olan bir şey değil. Modern Tıp hiçbir hastalığı tamamen iyileştiremiyor. Bir de ilaçla ilgili bilinmesi gereken en önemli şeylerden birisi, öğrencinin derse motivasyonu yoksa o ilaç motivasyon geliştirmiyor. Motivasyonun olduğu alanlarda odaklanmasını daha da arttırıyor.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite İçin Bütünsel Tedavi Yöntemleri
Kullandığınız ve önerdiğiniz alternatif yöntemler var mı?
 Terapi ve DEHB Koçluğu’nu destekleyici kullandığım yöntemler var ama ben onlara alternatif demiyorum. Benim için onlar tamamlayıcı, bütünleyici yöntemler. Ben ilaca karşı değilim, kendim de bir dönem kullandım ve o dönemde çok da faydasını gördüm. Ama yan etkileri beni yoruyordu. Beni yorduğu gibi danışanlarımın bir kısmını da aynı şekilde rahatsız ediyordu. Sırf yan etkileri yüzünden ilaca ihtiyacı olduğu halde kullanamayan danışanlarım vardı. Bu yüzden de ben de danışanlarıma nasıl yardımcı olabilirim diye düşünerek bir arayışa girdim. Bu arayış da beni Bach Çiçekleri ve ince titreşimli enerjilerle tanıştırdı. İlk önce kendim kullandım, faydalarını görünce de eğitimlerini aldım. Zaten kendimde faydasını görmediğim hiçbir şeyi danışanlarıma önermiyorum. Biraz daha bunların ne olduğunu detaylandırayım isterseniz… Bach çiçekleri Edward Bach adında İngiliz bir doktor tarafından 1900 yıllarda bulunmuş bir şifa yöntemi. Bach çiçeklerinin kesinlikle içinde hiç bir madde yok, ilaç değil. Titreşimle çalışan bir yöntem. Çiçeğin bilgisi titreşim yoluyla suda saklanıyor. Dikkat eksikliğinden, dürtüselliğe, takıntılardan, panik atağa, kendine güvenden, başkalarının enerjisinden kendini korumaya, sınav kaygısına kadar birçok teması var. Ben kendim çok faydasını gördüm, danışanlarımdan da aynı geri bildirimleri alıyorum hem yetişkinlerden hem de çocuk ve ergenlerden. Bazı aileler 7- 8 yaşındaki çocuklarının o yaşta sırf dikkat sorunu var diye ilaç almasını istemeyebiliyorlar. Bu yaş grubuna da kesinlikle öneriyorum. Bazı danışanlarım da ilacın yan etkilerini azaltmak için ilaçla birlikte kullanıyorlar. Bunun yanı sıra ince titreşimli enerjilerle yüklü yağlarla, kolyelerle ve kristallerle çalışıyorum. Bunlar Sağlık Bakanlığı tarafından onaylı ve Almanya’da bilimselliği kanıtlanmış ve birçok ödül almış ürünlerdir. Mesala Elohim’in mavi ışını direkt beynin yönetici işlevleri ile çalışıyor ve kişinin organize olmasına ve eyleme geçmesine yardımcı oluyor. 'Be present' diye bir yağ ve bu yağ kişinin anda olmasına yardımcı oluyor ki bu DEHB’liler için çok zordur. Maha Chohan diye bir yağ var DEHB’linin içinde kaybolduğu duygu durumunda sıyrılmasına ve olaylara kuşbakışı bakabilmesine ve bu duygu durumundan sıyrılıp yapması gerekenleri yapmasına yardımcı oluyor. Elohim’in Turkuaz ve Sarı ışınlarını karıştırdığınız çocuk daha keyifli okula gidiyor ve ödevlerini daha rahat, neşeli bir duygu durumunda yapıyor. Ama altını çizmek istiyorum, ne ilaç ne de bahsettiğim Bach Çiçekleri ve ince titeşimli ürünler tek başlarına tedavi yöntemi değildir. Bu kişilerin yeni davranış biçimlerini kazanmak için terapi ya da koçluk desteğine ihtiyaçları vardır.
Terapi ve DEHB Koçluğu’nu destekleyici kullandığım yöntemler var ama ben onlara alternatif demiyorum. Benim için onlar tamamlayıcı, bütünleyici yöntemler. Ben ilaca karşı değilim, kendim de bir dönem kullandım ve o dönemde çok da faydasını gördüm. Ama yan etkileri beni yoruyordu. Beni yorduğu gibi danışanlarımın bir kısmını da aynı şekilde rahatsız ediyordu. Sırf yan etkileri yüzünden ilaca ihtiyacı olduğu halde kullanamayan danışanlarım vardı. Bu yüzden de ben de danışanlarıma nasıl yardımcı olabilirim diye düşünerek bir arayışa girdim. Bu arayış da beni Bach Çiçekleri ve ince titreşimli enerjilerle tanıştırdı. İlk önce kendim kullandım, faydalarını görünce de eğitimlerini aldım. Zaten kendimde faydasını görmediğim hiçbir şeyi danışanlarıma önermiyorum. Biraz daha bunların ne olduğunu detaylandırayım isterseniz… Bach çiçekleri Edward Bach adında İngiliz bir doktor tarafından 1900 yıllarda bulunmuş bir şifa yöntemi. Bach çiçeklerinin kesinlikle içinde hiç bir madde yok, ilaç değil. Titreşimle çalışan bir yöntem. Çiçeğin bilgisi titreşim yoluyla suda saklanıyor. Dikkat eksikliğinden, dürtüselliğe, takıntılardan, panik atağa, kendine güvenden, başkalarının enerjisinden kendini korumaya, sınav kaygısına kadar birçok teması var. Ben kendim çok faydasını gördüm, danışanlarımdan da aynı geri bildirimleri alıyorum hem yetişkinlerden hem de çocuk ve ergenlerden. Bazı aileler 7- 8 yaşındaki çocuklarının o yaşta sırf dikkat sorunu var diye ilaç almasını istemeyebiliyorlar. Bu yaş grubuna da kesinlikle öneriyorum. Bazı danışanlarım da ilacın yan etkilerini azaltmak için ilaçla birlikte kullanıyorlar. Bunun yanı sıra ince titreşimli enerjilerle yüklü yağlarla, kolyelerle ve kristallerle çalışıyorum. Bunlar Sağlık Bakanlığı tarafından onaylı ve Almanya’da bilimselliği kanıtlanmış ve birçok ödül almış ürünlerdir. Mesala Elohim’in mavi ışını direkt beynin yönetici işlevleri ile çalışıyor ve kişinin organize olmasına ve eyleme geçmesine yardımcı oluyor. 'Be present' diye bir yağ ve bu yağ kişinin anda olmasına yardımcı oluyor ki bu DEHB’liler için çok zordur. Maha Chohan diye bir yağ var DEHB’linin içinde kaybolduğu duygu durumunda sıyrılmasına ve olaylara kuşbakışı bakabilmesine ve bu duygu durumundan sıyrılıp yapması gerekenleri yapmasına yardımcı oluyor. Elohim’in Turkuaz ve Sarı ışınlarını karıştırdığınız çocuk daha keyifli okula gidiyor ve ödevlerini daha rahat, neşeli bir duygu durumunda yapıyor. Ama altını çizmek istiyorum, ne ilaç ne de bahsettiğim Bach Çiçekleri ve ince titeşimli ürünler tek başlarına tedavi yöntemi değildir. Bu kişilerin yeni davranış biçimlerini kazanmak için terapi ya da koçluk desteğine ihtiyaçları vardır.
 Bununla birlikte danışanlarıma nefes çalışmasını öğretiyorum. Hem anda kalabilmelerine hem de huzursuz duygu modundan huzurlu duygu moduna geçmelerine yardımcı oluyor. Benim henüz eğitimini almadığım ama inşallah Ocak ayında almaya başlayacağım Homeopati’yi de kesinlikle tavsiye ediyorum doğal terapi yöntemlerine sıcak bakan ailelere. Bunun dışında yine benim uzmanlık alanım olmayan ama benim kendimde de danışanlarımda da çok faydasını gördüğüm aile dizimini de öneriyorum ailelere. Aile dizimi bir terapi yöntemidir. Ben bir aile dizimi terapisti değilim ama birçok kez aile dizimi yaptırmış ve şifalanmış bir kişi olarak dilimin döndüğünce anlatmaya çalışayım kısaca. Aile dizimi, aynı genetik rahatsızlıklar gibi, bizim atalarımızdan bugüne üstümüze aldığımız önümüzde engel oluşturan sorunların çözülmesine yardımcı olan bir sistemdir. Özü kabuldür yani olanı olduğu gibi kabul etmek. Biz farkında değiliz ama mesela eğer ailede göç varsa ya da geçmiş nesillerde bir haksızlık yapılmışsa, cinayet varsa ve bunlar görünmeyip olan olduğu gibi kabul edilmiyorsa bu sonraki nesillerin önünde bir engel olarak karşılarına çıkabiliyor. Benim aile dizimi terapisitimin çok güzel bir cümlesi vardır; “Bir anne babanın çocuğuna yapabileceği en güzel şey aile dizimi yaptırarak sistemi şifalandırmak ve çocuğunun temiz bir sayfayla yaşamına devam etmesini sağlamaktır.” der. Ben de kesinlikle kendisine katılıyorum.
Bununla birlikte danışanlarıma nefes çalışmasını öğretiyorum. Hem anda kalabilmelerine hem de huzursuz duygu modundan huzurlu duygu moduna geçmelerine yardımcı oluyor. Benim henüz eğitimini almadığım ama inşallah Ocak ayında almaya başlayacağım Homeopati’yi de kesinlikle tavsiye ediyorum doğal terapi yöntemlerine sıcak bakan ailelere. Bunun dışında yine benim uzmanlık alanım olmayan ama benim kendimde de danışanlarımda da çok faydasını gördüğüm aile dizimini de öneriyorum ailelere. Aile dizimi bir terapi yöntemidir. Ben bir aile dizimi terapisti değilim ama birçok kez aile dizimi yaptırmış ve şifalanmış bir kişi olarak dilimin döndüğünce anlatmaya çalışayım kısaca. Aile dizimi, aynı genetik rahatsızlıklar gibi, bizim atalarımızdan bugüne üstümüze aldığımız önümüzde engel oluşturan sorunların çözülmesine yardımcı olan bir sistemdir. Özü kabuldür yani olanı olduğu gibi kabul etmek. Biz farkında değiliz ama mesela eğer ailede göç varsa ya da geçmiş nesillerde bir haksızlık yapılmışsa, cinayet varsa ve bunlar görünmeyip olan olduğu gibi kabul edilmiyorsa bu sonraki nesillerin önünde bir engel olarak karşılarına çıkabiliyor. Benim aile dizimi terapisitimin çok güzel bir cümlesi vardır; “Bir anne babanın çocuğuna yapabileceği en güzel şey aile dizimi yaptırarak sistemi şifalandırmak ve çocuğunun temiz bir sayfayla yaşamına devam etmesini sağlamaktır.” der. Ben de kesinlikle kendisine katılıyorum.
Tüm bu bahsettiğim yöntemler kişinin mutlu olmasına, kendi kapasitesini ortaya koymasına yani anne babalarının ifadesiyle çocuklarının bir baltaya sap olmasına yardımcı olan yöntemlerdir. Bunlar benim kendimde uyguladığım ve faydasını gördüğüm bütünleyici yöntemlerdir.
Tedavi yöntemleriniz hakkında bilgi alabilir miyim?
 Ben çalışma yöntemim eklektik yani farklı ekollerle çalışarak kendi sistemi oluşturuyorum. Bugüne kadar almış olduğum birçok eğitim var ve bir psikiyatrik poliklinikte de uzun bir süre çalıştığım için hem çok fazla hem çok farklı vaka tecrübelerim oldu. Tüm bunların da bana kattığı bir zenginlik var. Hangi danışanımın neye ihtiyacı varsa ona özel bir çalışma sistemi oluşturuyoruz danışanımla birlikte. DEHB’de duygularla ve beynin yönetici işlevleri ile çalışmak çok önemli. Ben de beynin yönetici işlevleri ile çalışırken Bilişsel Davranışçı Terapi ya da DEHB Koçluğu’yla danışanlarıma yardımcı oluyorum. Şimdi bazı terapist arkadaşlarım bana kızacaklar koçluğu araya sıkıştırdım diye. Evet, bir yerde haklılar, çünkü koçluk zaten Bilişsel Davranışçı Terapi çıkışlıdır ve çok benzerler. Ama çok samimi bir şey söyleyeceğim şimdi, şunu da unutmamak gerekiyor biz danışmanlar, terapistler ne kadar danışanlarımıza hasta demiyor olsak da günümüzde sayısı hiç de küçümsenmeyecek oranda bir grup terapiste gitmektense bir 'koç'tan destek almak istiyor; çünkü bir psikoloğa gittiklerinde kendilerini hasta hissediyorlar. Aynı zamanda başka çok önemli bir nokta; DEHB’lilerin çoğu zaman terapistten çok yol arkadaşlarına ihtiyaçları vardır. Terapistlerin görev tanımı içersinde değildir danışanlarına seanslarını, ilaçlarını ya da başka ihtiyaçları olan şeyleri hatırlatmak. Ama ben danışanımın böyle bir ihtiyacı varsa, onda bu alışkanlık gelişine kadar ona destek oluyorum. O da bir süre sonra kendi sorumluluğunu alıyor zaten. Çalışmalarımdaki amaç bana bağımlı hale getirmek değil benden bağımsız bir şekilde ayakları yere sağlam kişiler olmasına yardımcı olmak. Yine sorunuza dönmek gerekirse, daha önce de bahsettiğim gibi beynin yönetici işlevleri ile çalışırken yani kişinin hedef belirlemesine, hedefini gerçekleştirmesine, organize olmasına, motive olmasına, zaman kavramının gelişmesine ve eyleme geçmesine yardımcı olurken Bach Çiçekleri'nden ve ince titreşimli ürünlerden destek alıyorum. Böylece daha hızlı ilerliyoruz.
Ben çalışma yöntemim eklektik yani farklı ekollerle çalışarak kendi sistemi oluşturuyorum. Bugüne kadar almış olduğum birçok eğitim var ve bir psikiyatrik poliklinikte de uzun bir süre çalıştığım için hem çok fazla hem çok farklı vaka tecrübelerim oldu. Tüm bunların da bana kattığı bir zenginlik var. Hangi danışanımın neye ihtiyacı varsa ona özel bir çalışma sistemi oluşturuyoruz danışanımla birlikte. DEHB’de duygularla ve beynin yönetici işlevleri ile çalışmak çok önemli. Ben de beynin yönetici işlevleri ile çalışırken Bilişsel Davranışçı Terapi ya da DEHB Koçluğu’yla danışanlarıma yardımcı oluyorum. Şimdi bazı terapist arkadaşlarım bana kızacaklar koçluğu araya sıkıştırdım diye. Evet, bir yerde haklılar, çünkü koçluk zaten Bilişsel Davranışçı Terapi çıkışlıdır ve çok benzerler. Ama çok samimi bir şey söyleyeceğim şimdi, şunu da unutmamak gerekiyor biz danışmanlar, terapistler ne kadar danışanlarımıza hasta demiyor olsak da günümüzde sayısı hiç de küçümsenmeyecek oranda bir grup terapiste gitmektense bir 'koç'tan destek almak istiyor; çünkü bir psikoloğa gittiklerinde kendilerini hasta hissediyorlar. Aynı zamanda başka çok önemli bir nokta; DEHB’lilerin çoğu zaman terapistten çok yol arkadaşlarına ihtiyaçları vardır. Terapistlerin görev tanımı içersinde değildir danışanlarına seanslarını, ilaçlarını ya da başka ihtiyaçları olan şeyleri hatırlatmak. Ama ben danışanımın böyle bir ihtiyacı varsa, onda bu alışkanlık gelişine kadar ona destek oluyorum. O da bir süre sonra kendi sorumluluğunu alıyor zaten. Çalışmalarımdaki amaç bana bağımlı hale getirmek değil benden bağımsız bir şekilde ayakları yere sağlam kişiler olmasına yardımcı olmak. Yine sorunuza dönmek gerekirse, daha önce de bahsettiğim gibi beynin yönetici işlevleri ile çalışırken yani kişinin hedef belirlemesine, hedefini gerçekleştirmesine, organize olmasına, motive olmasına, zaman kavramının gelişmesine ve eyleme geçmesine yardımcı olurken Bach Çiçekleri'nden ve ince titreşimli ürünlerden destek alıyorum. Böylece daha hızlı ilerliyoruz.
Ağırlıklı olarak ergen ve erişkinlerle çalışıyorum. Çocuklarda da daha çok anne ve babalarla çalışıyorum. Anne ve babaların bilinçlendirilmesi, anne ve babaya dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu koçluğu yapabilmek benim için çok kıymetli. Daha faydalı olduğunu düşünüyorum. Çocuğun ihtiyacı olduğu yönde de ben diğer meslektaşlarıma yönlendiriyorum.
10 seneden beri bu işin içerisindeyim hem pratikte hem de teoride. Bir danışan, bir anne baba geldiği zaman neye ihtiyaçları olduğunu belirleyip onları onlar için doğru olacak yerlere yönlendiriyorum. Üçüncü sınıftan sonra çocuklarla birebir, onların bilişsel seviyesine göre dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu koçluğu yapıyorum. Mesela o yaş grubunda dersi eğlenceli hale getirebilmek çok önemli. Çocuğun öğrenme tarzının keşfedilmesine yardımcı olmak çok çok önemli. Anne ve babaya bu konuda rehberlik edilebiliyor olabilmesi çok çok önemli. Ailelere yönelik destek grup çalışmalarım var. Yetişkinlerden de talep geliyor bu tarz grup çalışmaları için. Yakın dönemde onlarla da bu çalışmalara başlayacağım.
Tedavilerinizi nerede gerçekleştiriyorsunuz?
Kendi ofisimde görüyorum danışanlarımı. Yeri geldiği zaman ev gözlemlerine gidiyorum. Yeri geldiğinde organize olmasına yardımcı olmak adına iş ortamında da görüyorum. Ya da o günkü konumuz daha basit bir konuysa gidip bir bir kafeteryada oturmakta olabiliyor. Yani daha esnek, ama genellikle ofis ortamında.
Son olarak şunu söylemek istiyorum. Psikiyatristlerinde, psikologlarında, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu koçlarının da doğal terapi uygulayan uzmanlarında hepimizin aynı ekibin bir parçası olduğumuzu düşünüyorum. Hiç birimiz birbirimize alternatif değiliz ya da birbirimizin sınırına girmiyoruz. En azından ben öyle olması gerektiğine inanıyorum. Tamamlayıcı, bütünleyici tedavi dediğimiz tam da budur zaten ve çok da büyük bir zenginliktir.
Size nasıl ulaşılabilir?
www.pinarkobas.com sitesinden ve pinarkobas@gmail.com adresinden ulaşabilirler.
Biyografi: Pınar Kobaş
 2004 senesinde A.B.D’de bulunan Bridgeport Üniversitesi’nin Akıl Sağlığı Danışmanlığı Bölümü’nde yüksek lisansını tamamlamıştır. Eğitimi süresince ve sonrasında lisans öğrencilerine 'Kariyer Yönetimi' dersinde okutmanlık yapmıştır. 2005 senesinde Yale Üniversitesi’nin Psikoloji Bölümü’nde Duygusal Zekâyı ilk tanımlayan iki psikologdan biri olan Peter Salovey’in Duygusal Zekâ Laboratuarı'nda altı ay süresince araştırma görevlisi olarak çalışmıştır. Burada öğrendiklerini Türkiye’de uygulayabilmek için 2007 senesinde 10-13 yaşındaki çocukların duygusal zekâlarını geliştirmeye yönelik bir proje olan 'Duygusal Okur Yazarlık Programı Projesi'nin, Boğaziçi Üniversitesi’nden fon alınarak, hayata geçirilmesinde öncülük etmiştir. Yine aynı sene Doğuş Üniversitesi’nin Kariyer Planlama Merkezi’nin kurulması aşamasında pilot bir çalışma kapsamında beş ay boyunca üniversite öğrencilerine kariyer danışmanlığı hizmeti vermiştir.
2004 senesinde A.B.D’de bulunan Bridgeport Üniversitesi’nin Akıl Sağlığı Danışmanlığı Bölümü’nde yüksek lisansını tamamlamıştır. Eğitimi süresince ve sonrasında lisans öğrencilerine 'Kariyer Yönetimi' dersinde okutmanlık yapmıştır. 2005 senesinde Yale Üniversitesi’nin Psikoloji Bölümü’nde Duygusal Zekâyı ilk tanımlayan iki psikologdan biri olan Peter Salovey’in Duygusal Zekâ Laboratuarı'nda altı ay süresince araştırma görevlisi olarak çalışmıştır. Burada öğrendiklerini Türkiye’de uygulayabilmek için 2007 senesinde 10-13 yaşındaki çocukların duygusal zekâlarını geliştirmeye yönelik bir proje olan 'Duygusal Okur Yazarlık Programı Projesi'nin, Boğaziçi Üniversitesi’nden fon alınarak, hayata geçirilmesinde öncülük etmiştir. Yine aynı sene Doğuş Üniversitesi’nin Kariyer Planlama Merkezi’nin kurulması aşamasında pilot bir çalışma kapsamında beş ay boyunca üniversite öğrencilerine kariyer danışmanlığı hizmeti vermiştir.
A.B.D’de College of Executive Coaching’de almaya başladığı Koçluk eğitimine Adler Türkiye’de devam etmiş, bunun yanı sıra Yaratıcı Drama, Sınav Kaygısı Ölçüm ve Başetme Programı, Kariyer Geliştirmede Test Dışı Teknikler, Çocuk Yogası Eğitmenliği, Bilişsel Davranışçı Terapi, Bilgisayar Bağımlılığı, Doğal Afetlerde Somatik Deneyimleme Uygulama Eğitimi, Farkındalık Temelli Terapiler, Sanat Terapisi, Bach Çiçekleri ve Lichtwesen enerji ürünleri eğitimlerine katılmıştır.
Mesleğe ilk başladı günden itibaren Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tanısı almış danışanlarına daha fazla nasıl yardımcı olabileceğinin peşine düşmüş ve Türkiye’de bu alanda sunulan hizmetlerin ötesinde neler yapılabilir bunu araştırmıştır. Bu arayışlar onu DEHB Koçluğu’nu Türkiye’ye getirmesine vesile olmuş ve uzun yıllar DEHB Koçluğu’nun tanıtılması, alanda kabul görmesi için emek vermiştir. 2012 senesinde yaşamış olduğu Tükenmişlik Sendromu sayesinde doğal terapi yöntemleri ile tanışmış ve 26 yaşında almış olduğu DEHB tanısından doğal terapi yöntemleri sayesinde 35 yaşında özgürleşmiştir. Şu anda kendisi de danışmanlık ve DEHB Koçluğu’nun yanı sıra doğal terapi yöntemlerinden olan Bach Çiçekleri ve ince titreşimli enerji ürünleri ile danışanlarına hizmet vermektedir.
Uzun yıllar Popüler Psikiyatri dergisinde yazdıktan sonra 2012 senesinden itibaren www.anneoluncaanladim.com adlı web sitesinde yazıları yayınlanmaktadır. Ekim 2012’de A.B.D’de DEHB ile ilgili yayınlanan '365+1 New ways to succeed with ADHD' kitabının ortak yazarlarındandır. Ailelere, ergen ve yetişkinlere DEHB’nin tedavisinde yardımcı olmanın yanı sıra sınav kaygısı, özel öğrenme güçlüğü, karşıt olma-karşı gelme bozukluğu, depresyon, bilgisayar bağımlılığı, davranım bozukluğu, tükenmişlik sendromu ve kariyer danışmanlığı gibi alanlarda da hizmet vermektedir. Ana dili Türkçe olmayanlara İngilizce seans yapmaktadır.
Kaynak: Rüya Yüksel - Dikkat Eksikliği – Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) 1. Bölüm
 Kaynak: Rüya Yüksel - Dikkat Eksikliği – Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) 2. Bölüm
 Kaynak: Rüya Yüksel - Dikkat Eksikliği – Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) 3. Bölüm
 Kaynak: Rüya Yüksel - Dikkat Eksikliği – Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) 4. Bölüm

 ÖNCEKİ YAZI
ÖNCEKİ YAZI SONRAKİ YAZI
SONRAKİ YAZI