ÖFKELİYİM ÇÜNKÜ!

öfkeliyim çünkü

Bu söylemi hepimiz hayatımızda birçok kez duymuşuzdur. Başımıza ne gelirse ve buna bağlı olarak ne hissedersek mutlaka bunun bir sebebi vardır. Genelleme yapacak olursak hissettiklerimiz yaşadıklarımızla doğru orantılıdır. Yani bir deneyim sonucunda oluşmuştur ve duygularımız o deneyimle ortaya çıkar. Öfke de bunlardan biridir.

Öfke duygusunun altında kişinin değer yargıları ve inançlarıyla doğru orantılı yürüttüğü bir mantık vardır. Yaşanan deneyimde kişinin inandıklarına karşı bir şey olursa bu kişiye, onun kendince oluşturduğu kurallara ters düşüyor demektir. Bu da bir anlamda kişinin kendisini ifade edememesi demektir. Oysaki bir kişi için gerekli olan bir diğer kişi için hiç de gerekli olmayabilir. Bu durumda taraflardan biri bu duruma öfkelenebilir. Çünkü kişi olayı kişisel algılamış, sadece kendi bakış açısıyla değerlendirmiş ve yapılan eylemi kendisine karşı yapılmış olduğunu düşünerek öfke belirtisi göstermiştir.

Öfke bir başka deyişle yaşanan bir deneyime uyum sağlayamamak ve kabulsüzlük göstermek demektir. Çünkü kendi doğrularında ısrarcı olan kişi aynı zamanda kendisini bir seçeneksizlik içine sokmuş demektir. Seçeneksizlik durumunda olan olaya uyum sağlamak mümkün değildir. Çünkü kendi inançlarıyla ters düşer ve sonuçtan kendini var edemediği için mutsuzluk duyar. Bu durumda kendisini bu durumuna neden olan kişiyi yaşadığı duyguların sorumlusu olarak görür ve onu suçlar.

Çoğu zaman anne - çocuk diyaloğunda hepimizin şahit olduğu bir cümle vardır. “Çocuğum sen beni öldüreceksin.” Yani başıma ne gelirse bunun sorumlusu sensin! Bu tip davranış kalıplarında zorunluluklar ve kurallar vardır. Dolayısıyla zorunluluk seçeneksizliği yaratır.

Bu durumda olasılık olgusu tümüyle devre dışı kalmış demektir ki bu durumun öfke yaratmaması mümkün değildir.

Ortaya çıkan öfke duygusunun altında kendini seçeneksizliğe mahkum etmiş, katı kuralları olan ve sonsuz ve sınırsız evren potansiyellerini göremeyen bir insan kişiliği yatmaktadır. Bu kişilik yaşadığı deneyimlerin sorumluluğunuda reddetmekte ve yaşamının sorumluluğuna karşısındakine yüklemektedir. Öfke duygusu kendi içinde kendisini ifade edemediği için engellenmişlik, hoşnutsuzluk ve hayal kırıklığı duygularınında yaşanmasına neden olur.

Görünene göre öfke duygusunun gerisinde farkındalıksızlıkla beraber ikilikçi-kutuplu düşünce biçimini destekleyen bir yapılanma vardır. Oysaki yaşadığımız günler yeni bir çağın, yeni bir düşünce yapsının müjdelendiği ve değişimin başladığı zamanlardır. Bu durumda öfke duygusu ile başedebilmenin yolu bakış açımızı değiştirmektir. Kendi yapısallığımızın dışında farklı bir durumla karşılaştığımızda kendimizide geliştirmemiz için yeni imkanlar açılmış demektir. Yeni bakış açısıyla öfke duygusunun yerini gelişim, yeni fırsatlar, paylaşım, kişisel sorumluluk ve değişim alacaktır. Sorun yerine sonsuz olasılıkların olduğu düşüncesine odaklanmaktır.

Sonuç olarak yeni çağ, yeni bakış açısı, cesaret ve güven bizlerde öfke kontrolünü mümkün kılacak ve birbirini anlayan insanların bir arada yaşadığı barışçıl bir dünyasının oluşmasına imkan tanıyacaktır.

Sevgimle

Fotoğraf: Vic - Flickr
Creative Commons Attribution 2.0 Generic (CC BY 2.0)

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.