HAYATIMIZDA BİZLERE CEZBEDİCİ GELEN GÖRÜNMEYEN TUZAKLAR VAR
Geleceğimdeki ipoteği kaldırıyorum, varsa var yoksa yok!
 Yaşam, teknoloji, medeniyet, değişim, dönüşüm derken kendimizi tüketim toplumunun içinde bulur olduk. AVM (Alışveriş Merkezi) adı altındaki tuzak alanlarıyla doldu her yer. Her geçen gün de yenileri açılıyor. Hangisine girseniz her yer tıklım tıklım. Herkes alışverişte. Ne güzel, ihtiyaçlar karşılanıyor, herkesin gelir seviyesi yeterli olmalı ki her yer kalabalık, her yer insan dolu. Ekonomi canlanıyor, her şey dönüşüyor. Bu gerçekten ne kadar doğru?
Yaşam, teknoloji, medeniyet, değişim, dönüşüm derken kendimizi tüketim toplumunun içinde bulur olduk. AVM (Alışveriş Merkezi) adı altındaki tuzak alanlarıyla doldu her yer. Her geçen gün de yenileri açılıyor. Hangisine girseniz her yer tıklım tıklım. Herkes alışverişte. Ne güzel, ihtiyaçlar karşılanıyor, herkesin gelir seviyesi yeterli olmalı ki her yer kalabalık, her yer insan dolu. Ekonomi canlanıyor, her şey dönüşüyor. Bu gerçekten ne kadar doğru?
Geçenlerde yurt dışından dönüyordum gece geç bir vakitte, havaalanı kalabalık ve büyük çoğunluğu da freeshoplarda alışverişte. Ben de bir şeyler alıp eşyalarımı taşımama yardımcı olan arkadaşın yanına geldim ve şöyle dedim:
– Ne güzel ekonomi canlı buralarda herkes alışveriş yapıyor!
 – “Herkes kredi kartıyla alıyor, kimse nakit ödemiyor ki” dedi.
Birden fark ettim. Taksitli alışveriş veya tek çekim ödeme ne fark eder, hiç biri şimdide ve bu ana ait değil. Ertelenen ödeme sistemi, ertelenen zamanlar. En az 1 ay sonrasına ya da daha da uzun sürelere varan zamanları şimdiden donduruyor, kullanılmaz kılıyor. Bir anlamda rahatlık, bir anlamda kolaylık. Para harcarken sanki harcamıyormuşuz gibi olmak ya da para harcamak ne kadar kolay! Sonra bir bakıyorsunuz bir zaman gelmiş ve tüm geliriniz taksitli alışverişlerin blokesinde. Gelecek blokelenmiş…
 Sonra dönüp baktım olanlara, alınanlara… Gerçekten ihtiyaçlar mıydı alınanlar yoksa alış verişin kolaylığı ile alalım dursun dediklerimiz miydi? Bir çeşit stokçuluk da başlıyordu farkına varmadan. Ya bir de o çok çeşitlilik, rengarenk her şey. Al benili, ihtiyaçmış gibi hissettirilen, yokmuş hissi uyandıran ya da lazım olur belki düşüncesiyle alınanlar. Bir tane varken ikincisi…
Sonra dönüp baktım olanlara, alınanlara… Gerçekten ihtiyaçlar mıydı alınanlar yoksa alış verişin kolaylığı ile alalım dursun dediklerimiz miydi? Bir çeşit stokçuluk da başlıyordu farkına varmadan. Ya bir de o çok çeşitlilik, rengarenk her şey. Al benili, ihtiyaçmış gibi hissettirilen, yokmuş hissi uyandıran ya da lazım olur belki düşüncesiyle alınanlar. Bir tane varken ikincisi…
Psikolojik oyunların sonu gelmiyor. Bir de bankaların ya da dükkanların katılımları var kullandığımız kartlara eklenen. Ekstra indirimler, kartlara yüklenen para puanlar, seyahat milleri, ilaveten dükkanların para toplama kartları vb. vb... Bir seferinde bir mağazada alışverişteyim, 200 TL alışverişe 25 TL iskonto. Peki ama hemen değil, bir sonraki alışverişte veriyorlar. Kasalar tıklım tıklım, insanlar kotayı tutturmaya çalışıyorlar ya da iskonto para ile yeni alışverişin peşindeler. Aman bu fırsatı kaçırmayalım algısı içinde.
Kimi bankalar seyahat milleri veriyorlar alışverişlerin karşılığında. Katkıları bununla da kalmıyor isterseniz ilerde yapacağınız alışverişinizi garantilemek için avans mil veriyorlar kullanmanız için. Sonra da o mil tutarı karşılığını o kart üzerinden harcama yaparak tamamlamak zorunda bırakıyorlar.
Esaretin böylesi çok çarpıcı. İsteyerek, bilerek geleceği bloke altına almak, ipoteklemek. Ne için? Belki de hiç mi hiç ihtiyacımız olmayan şeyler için. Alışveriş esnasında sıkça duyulan söylemler:
– Aaaa bu yeni mi?  
 – Şu renginden de olsun…
 – Nasılsa kart var alalım canım ne var?
 – Belki bir daha bulamam, alayım.
 – Aman boş ver bir dahamı geleceğim bu dünyaya?
 – Aa burada kartla alışveriş varmış alalım.
 – Kart geçiyor mu?
 – Hangi kartlar geçiyor?
 – O kart bende var.
 Pek çok insanın cüzdanında bir sürü bankanın kredi kartı var. İçleri oldukça yüklü limitlerle dolu. Bazen bankalar size sormadan yükseltiyorlar harcama limitlerini. Bazen de sekreter sistemini kullanıp olur olmaz zamanlarda aratıp limit artışı yapıyorlar. Aynı bankanın sınıf sınıf kartları var. Sormadan yollayıveriyorlar. Sonra da her biri için senelik kart kullanım ücreti talep ediyorlar.
Pek çok insanın cüzdanında bir sürü bankanın kredi kartı var. İçleri oldukça yüklü limitlerle dolu. Bazen bankalar size sormadan yükseltiyorlar harcama limitlerini. Bazen de sekreter sistemini kullanıp olur olmaz zamanlarda aratıp limit artışı yapıyorlar. Aynı bankanın sınıf sınıf kartları var. Sormadan yollayıveriyorlar. Sonra da her biri için senelik kart kullanım ücreti talep ediyorlar.
“Yahu ben hiç kullanmadım bu kartı!” deseniz de dinleyen yok. Yani hemen hemen hepsi alış veriş yapmaya insanları zorlayan bir psikolojik savaş içerisindeler. Kapsamları içine alınıverirseniz vay halinize, gitti geleceğiniz bir başka zaman dilimine. Alışkanlıklar tehlikeli döngülerdir, kolay kolay kurtulamazsınız. Sonra birden kendinizi sürekli alan biri olarak bulabilirsiniz. Bu şekilde yaşam sürer gider.
Mehmet Akif Ersoy’un dizelerindeki “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar!” söylemi boşuna söylenmemiş, alıp süpürüyor her şeyi. Medeniyet canavara dönüşüyorsa durum vahim demektir. Artık dur demek zamanı gelmiştir. Ben kendi adıma kredi kartı kullanmama kararı aldım ve geleceğimi ipotekten kaldırıyorum. Artık paramın olduğu kadar, olabilen kadar ve gerçek ihtiyaçlarım için nakit kullanmayı seçiyorum. Ne mutlu bu tuzağa düşmeyenlere…

 ÖNCEKİ YAZI
ÖNCEKİ YAZI