KALBİ İRADE

kalbi iradeSevmek, sevebilmek, sevilmek, sevilebilmek! Herkes için olmazsa olmaz ve en derinde öz değerlerimizi ifade eden 4 sözcük. Sözcüklerin ikisi kendimize ait eylemleri içerirken diğer ikisi karşımızdakilerin eylemlerini içermektedir. Sevgi sözcüğü kalp ile ilişkilidir. Kalp denildiğinde aklımıza ilk sevgi gelir. Çevremize baktığımızda sevgi iki şekilde kendini ifade etmektedir. Biri akıl ile sevmek ki bu türün eylemsel ifadesi koşullarla sınırlıdır. Bu nedenle sevebilmek, sevilebilmek sözcükleri bu sınırların içinde kalır. Diğeri ise kalpten sevmektir. Kalpten sevmek içinde şefkat ve merhameti de içinde barındırır ve hiçbir koşulu yoktur. Sadece sever.

Sevgi kapısı dışardan içeri açılan kapıdır ve sevgi ilk olarak kişinin kendinden kendine akar. Bu kapıyı açacak olan sadece ve sadece kişinin kendisidir. Eğer kişi kendisi için bu kapının açılmasına izin verirse içi sevgi ile dolar taşar ve dışına sevinç ve coşku olarak yansır. Bu yansıma onun içindeki hizmet duygusunu harekete geçirir ve kişi verme içgüdüsü ile buluşur. Vererek paylaşır, paylaşarak çoğalır, çoğalarak herkesle birleşir ve bu birleşme ona 'bir' olduğu duygusunu yaşatmaya başlar.

Kişi sevgi kapısını açana kadar kendisinin sevgi ihtiyacını dışardan karşılama eğilimindedir. Bu ihtiyacının farkında olmadığı süreçte fedakarlıklar yapar, kendini sevdirebilmek için kendinden verir, aşırı özveride bulunur. Bir anlamda sevgi alabilmek için kendini kurban eder. Bunu yaparken eğer davranışlarının farkında değilse kendince bunun adını iyilik diye nitelendirir. Oysaki gerçek ihtiyacını dışardan karşılayamayacağı gerçeğini öğrenene kadar sevgisizliği deneyimlemeye devam eder. Onca fedakarlık, kurbanlık bir işe yaramamıştır. Bu kez yaşadıklarından edindiği tecrübelerle sevgisine koşul koyar. Yaptığının karşılığını beklemektedir. Sevildiği kadar sever. Karşılık bulmaz ise sevmekten vazgeçer. Bir anlamda artık kendisini korumaya çalışmaktadır. Ancak sonuç yine değişmez ve ihtiyaçları yine istediği şekilde karşılanmaz ve sevgi açlığı devam eder. Genellikle de bu açlığı karşı cinsle tamamlamaya çalışırlar ki buda ikili ilişkilerde çoğu zaman hüsran, kalp acısı, ihanet olarak deneyimlerle ortaya çıkar.

Karşımızdakinden bir şey beklemek bizi kendimizden uzaklaştırmaktadır. Kendi özümüzle buluşabilmemize engel olmaktadır. Çünkü arayışımız içimiz yerine dışımızdadır. İçimize yönelmediğimizde kendimizle yabancılaşmamız kaçınılmazdır. Sevgi algısına akıl ile yaklaştığımızda bilincimiz devreye girer ki bu durum bizim kendimizle temasımızda, kendimizle buluşmamızı imkansız kılar. Egomuz devrededir ve ego her zaman haklı çıkmak çabası içinde, bitmek bilmeyen arzular peşinde koşar durur.

İlişkilerimizi kalbimiz ile ele aldığımızda karşımızdakini sevmememiz için hiçbir nedenimiz yoktur. Sevmek istememiz yeterlidir. Çünkü ihtiyaç halinde değilizdir. Kendi içsel ihtiyaçlarımızın yanlızca kendimiz tarafından karşılanacağını biliriz ve o arayış içinde olmadığımızda da zaten karşımızdaki kişi bize bizim gibi davranacaktır. Bu düşünce yapısı içinde kendimizi karşımızdaki ile bir görürüz ve kendimizi sevdiğimiz gibi karşımızdakini de severiz. Böylece karşılıklı sevgi alışverişinde her iki tarafta büyük bir haz duygusu içine girer. Alışveriş, paylaşım, birbirini destekleme artık doğal bir süreç olarak ortaya çıkar. Şefkat ve merhamet duyguları öylesine yüksek yaşanır ki kişi kendisine zarar vermeyeceğinin bilişi içinde karşısındaki hiçbir canlıya da zarar vermez, veremez. Çünkü onun da kendisi olduğunu bilir.

Kalbi İrade'nin deneyimlendiği an “aşık olmak” tır. Bu deneyime giren kişi gerçekten kalbinin kapılarını açmış demektir. Koşulsuz sevgi, sevinç, coşku, vermek, paylaşmak doğal bir biçimde kendinini gösterir ve ilişkide bulunan kişiler büyük haz deneyimi yaşarlar. Ancak bu süreç kalbi irade ile yaşamımızı sürdüremiyorsak devam etmez. Beklentiler, ihtiyaçlar, sahiplenmeler, kontrol mekanizmaları devreye girer ve sihir bozulur. Oysaki kalbi irade ile sürekli 'aşk' halinde kalmak tabiki istersek mümkündür.

Kalbi İrade için yapmamız gereken ilk iş kalbimizin kapılarını kendimizden kendimize açılmasına izin vermek ve kendimizi sevmekle başlamaktır. Kendimizi sevmeden kimseyi sevemeyiz. Dışımıza taşmaya başladıkça da hem kendimiz hemde yaşam deneyimlerimiz değişecektir.

Fotoğraf: Glenn Lascuña - Flickr
Creative Commons Attribution 2.0 Generic (CC BY 2.0)

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.