AN VE ZAMAN

an ve zamanZihinde takılı kalanlar zamanı, zihnin dışarısını algılayanlarda anı yaşarlar.

İki arkadaş hummalı bir tartışma içerisindeydiler. Biri ak, diğeri kara der gibi düşüncelerini aktarmaya uğraşıyorlardı. Biri ak derken ‘an’ ı, diğeri ise kara derken 'zaman' dile getiriyordu.

Zaman süreç yasasıdır diyordu biri. Yaşantımızdaki her şey süreçlerle ölçülür. Dün vardır, bu gün vardır, yarınlar için planlar yaparız ve sonrada o planlarımızı yaşarız. Dün yaşadıklarımızla ilgili anılarımız vardır, belgelediğimiz kayıtlarımız, resimlerimiz, onların tümü de bize yaşattıklarımızı anımsatır. Belgeleyemediklerimizin bir kısmı da zihnimizdedir, ara sıra benzer durumlarda veya kişilerle bağlantılı olarak zihin hafızamız çağrıştırma yapar ve yine hatırlarız.

Zihnimizde öğrenerek belirlediğimiz süreç yasası işler, her şeyin bir başlangıcı bir sonu vardır. Zamanı genellikle düz bir çizgi gibi algılarız, gelecek önümüzde geçmişse arkamızdadır. Zaman süreçleri göreceli olmakla beraber genelde deneyimler sonucunda sabit sonuçlara ulaşılmıştır. Bir bina bir yılda inşa edilirse, orta gelirli birinin bir ev satın alması belli bir süreyi kapsar. Bir yerden bir yere seyahat etmek kilometreye göre veya kullanılan taşıma aracına göre değişir. Bu gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Tüm yaşantımız zamanın içindeki karelere bölünmüştür. Gün 24 saattir. Bir ay 30/31 gündür gibi süreçlerdir. Zaman çok önemlidir, iyi değerlendirilmelidir. Ancak bu sayede planlarımızı gerçekleştiririz, başarılı oluruz.

Anda yaşamaktır gerçekte var olan diyordu diğeri. Gün bu gündür, bu andır. Var oluşumuzu hissetmemiz andadır. Olanı olduğu gibi görebilmek, olanı anlayabilmek, iletişimde bulunduğumuz insanlarla empati kurabilmek, yaşamla akış içinde olabilmek, yaşama direnmemek, karşımızdakini yargılamamak, sevgi ve şefkat duymak, hissetmek. Anda bizi durduran her hangi bir şey yoktur. Her ey olduğu ve olması gerektiği gibidir. Gerekli tepkileri veririz, geçmişi düşünerek pişmanlıklar duymayız, geleceği düşünerek endişeler içine girmeyiz.

Ayrıca zaman kime göre geçmiş, kime göre gelecektir. Geçmiş ve geleceği sabitlemek mümkün mü? Örneğin bir otoban düşün ve otobanın tam ortasında bir kaza olmuş olsun . Otobanda kaza mevkiine doğru gelmekte olan bir araç için kaza yeri gelecektir. Kazayı henüz görmüş ve geçmiş bir araç içinse geçmiştir. Oysaki kaza anda mevcuttur. Dolayısıyla zaman zihnin içindeki bir kavramdan, algıdan başka bir şey değildir. Zamanı dikkate alırsan zihinde takılır kalırsın.

Endişeler, korkular, pişmanlıklar, mutsuzluklar içinde yaşarsın. Oysaki olaylara dışarıdan bakıp sadece anda yaşadıklarına odaklanabilsen o zaman tüm duygularını yasar ve kendini anda ifade edersin ki bu sayede içsel potansiyellerini de bastırmamış olursun, yaratıcılığın ortaya çıkar.

Bu tartışma böyle sürdü gitti değerli dostlar. Beynimizin zamanı kullanan kısmı akıl zekamız, mantıksal seri düşünmemizin kaynağıdır. Anda kalmamızı sağlayan kısmı ise duygusal zekamız, ilişkilendirici düşünce kaynağımızdır. Duygusal zekâmızla duygularımızın farkına varırız, Buda başkalarının duygularını anlamamızı, onları fark etmemizi ve onlarla empati kurmamız anlamına gelir.

Zihne takılı kalanlar olayların içinde yaşarlar, acı çekerler, mutsuz olurlar . Olayların dışına çıkabilenler zihni izlemeyenlerdir, olanı görürler, anı hissederler ve yaşadıklarının farkındadırlar.

Peki sizler hangi tarafındasınız yaşamın? Sevgiyle kalın

Fotoğraf: Nico Caramella - Flickr
Creative Commons Attribution 2.0 Generic (CC BY 2.0)

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.