Hala minik ellerini görüyorum onların giderek uzaklaşan. Beraberlerinde sevgilerini de götürüyorlardı bir kısmını bana bırakarak...
Bir otobüs garajındayım, otobüsün gelmesini bekliyorum, bir haftalık tatilin dönüşünün bekleyişi içindeyim. Elimde fotoğraf makinası kaybolmakta olan güneşin son ışıklarını görüntülemek arzusundayım. Küçük bir kasabanın garajı burası... Birkaç taksi dışında neredeyse hiç kimse yok. Ben fotoğraf çekmekle ilgilenirken 5 tane küçük çocuğun ilerden seslenişlerini duydum:
“Abla bizi de çeksene.”
Yaşları 4 ile 10 arasında 4 kız bir erkek çocuğu. Erkek olan en küçükleri, ayakları çıplak. “Hadi gelin” dememe kalmadı hepsi etrafımı sarmaladılar. Hepsi aynı anda konuşuyorlardı. Üzerleri pislik içinde, ayakları yalın ama gözlerinde şimşek gibi pırıltı içinde. Yüreklerinde saf sevgi, çocukluğun verdiği coşku, sınırsızlık, özgürlük. İlk resim çekildiğinde onlara çıkan resmi gösterdiğimdeki şaşkınlık yüzlerinde, kendilerine bakarkenki mahcubiyetleri ve masumiyetleri. İlk resmin görüntüsünden sonra art arda bir sürü resim daha. Her biri çekildiğinde aynı heyecan, aynı coşku, aynı sevinç... “Şimdi de poz verelim!” dediklerindeki halleri muhteşemdi. Ellerini nereye koyacaklarını bilemediler, ve hemen hepsi ellerini ya beline ya başına koydular. İkili resim istediler ama ben resmi tamamlayana kadar onlar hepsi beraber ekrandaydılar. “Bu son bir tane daha”, tekrar devam ettik... Bir sürü resim çektik, her birine beraberce baktık. Kendilerini beğendiler, eleştirdiler, eğlendik birlikte. Son resmi de tamamladık, gitmek üzere yanımdan ayrılmadan evvel adımı sordular. Her gece gördüklerinin benim adım olduğunu öğrenmek onları daha da coşturdu. Uzaklaştılar, ama bir türlü ayrılamadılar. Çok uzaklardan hala “Abla!” diye seslenişlerini duyuyorum. Minik elleri havada...
Bana bıraktıkları saf sevgileri, coşkuları, özgürlükleri. Bakın aşağıda da resimleri...
Sevgiyle kalın
Web Sitesi Hizmeti ~ www.altanakay.com
