SINIRLAR, İÇİNDE SONSUZ ÖZGÜRLÜĞÜ BARINDIRIR

Sınırlar, İçinde Sonsuz Özgürlüğü Barındırır“Sen sınırlarını bilmiyorsun kızım. Bütün yaşadıkların bunun için geliyor başına...”

Annesinin bu sözleri kulaklarında yine çaresiz bir şekilde ağlamaktaydı, acı çekiyordu, yine onu kaybetme noktasına gelmişti. İçinden öyle gelmese de galiba annesi haklıydı. “Sınır” kelimesinde sihir gizliydi sanki annesinin sürekli vurguladığı. İkili ilişkide nasıl sınır olabilirdi ki? O zaman insanlar birbirine yakın olamazdı ki. İki kişi bir olunca sınırlar kalkardı. Ya da o başka türlüsünü bilmiyordu.

Sınır deyince insanın aklına ilk gelenlerden biri, ülkeleri birbirinden ayıran sınırlar geliyor. Bazen tellerle, bazen duvarlarla ya da başka şekillerle ülkelerin sınırları belirlenir. Birinden diğerine geçmek izne tabidir. Bunun için ülkeler vize koyar ve onay alındıktan sonra geçiş yapılır. Evet bu bir resmiyet içerir. Bunu anlıyordu da, ilişkilerde sınır nedir, bunu pek anlamıyordu. Kendine göre tüm iyi niyetine rağmen hüsran dolu bir yığın deneyimi vardı.

Oysaki sınırlar ikiye ayrılır, birincisi kendi sınırlarımız, ikincisi ise karşımızdakilerin sınırları. Sınırlar olmazsa olmaz. Tüm dengeler bozulur, her şey birbirine girer, hiç kimse kendini, varlığını ifade edemez. İnsan egosunu bir anlamda sınırlar durdurur. İnsan haklarını sınırlar doğurur. İnsanlar gerçek özgürlüğü sınırlarıyla belirler. Aksi halde herkes birbirinin sınırları içinde anlamsız bir hayat yaşanır, belki de yaşanamaz hale gelir.

Sınırlar, İçinde Sonsuz Özgürlüğü BarındırırSınır saygı içerir. Önce kendine saygı daha sonra da karşısındakine...  Kendi arzu ve isteklerimizle, karşımızdakilerin arzu ve isteklerini dengelemektir. Davranışlarımıza dur diyebilmektir.  İzin istemeyi gerektirir.  İzin istemek egolarımızı törpüler, bizim diğerleriyle eşit şartlara sahip olduğumuzu hatırlatır. Bu durum bizim karşımızdakine karşı içine girdiğimiz bir tutum olmakla beraber karşımızdakinin de bize karşı tutumunu belirler. Dolayısıyla aslında karşımızdakine nasıl davranması gerektiğini biz öğretmiş oluruz. Bunu sınırlarımızın farkında olarak yapabiliriz. Biz istemediğimiz müddetçe karşımızdaki bizim sınırlarımıza asla giremez. Eğer giriyorsa bu bizim zaaf anlarımıza denk gelmiş demektir. Zaaflarımızın da eğer farkında değilsek işte o zaman karşımızdaki kişi bizi kontrol etmeye başlamış demektir. Düşünün bir kere kendi kontrolümüzün başkalarının eline geçmesi ne kadar kabul edilmesi güç bir durumdur. İşte insanlar kendilerini yeterince tanımıyorlarsa kendilerini başkalarının onların sınırlarına müdahil oldukları bir durumda buluverirler. Bu farkındalıksız durum devam ederse de artık kişi kendinin değil başkasının hayatını yaşar hale gelmiş demektir. Nereye kadar? İlk farkındalığa varana kadar, ilk bilinç uyanışına kadar, özünün gücünü fark edene kadar, kendi sınırlarını belirleyene, sınırlarını koyana kadar!

Sınırlar, İçinde Sonsuz Özgürlüğü BarındırırAncak bu sürece gelene dek, kişi farkında olmadan sınırlarının çiğnenmesine izin verir durur. İkili ilişkilerde bunu sevgi adına, sevilmek adına, birliktelik adına yapar. Sınırların çiğnenmesiyle karşımızdaki kişiden fedakarlığa varan talepler giderek artan bir şekilde gelmeye başlar. Gelinen nokta, saygının yitirildiği noktadır, İşte bu noktadan sonra da ilişki zora girer, İsteyen taraf ve veren taraf arasında dengeler kalmamıştır. İstekler bazen şiddete dönüşür. İşte bu noktada çekilen acılar ilk farkındalık anları, ilk bilinç uyanışının başladığı anlardır. Kişi o zaman sınırlarının çiğnendiğini, aslında bu duruma kendisinin izin verdiğini, kendisinin ne istediğini bilmediğini, karşısından ne istediğini bilmediğini fark ettiği anlardır.

Varılan bu nokta kişinin acı ile baş başa kaldığı bir süreç olmakla beraber aslında kendi gelişimi için oldukça olumlu bir sürecin başlangıcıdır. Ayağa kalkış, uyanış işte bu düşüş anından sonra başlar. Yeni sınırlar belirlenir, istekler, arzular, zaaflar gözden geçirilir. Oldukça zor, yavaş geçen bu süreçte zihin ve ego iş birlikçiliği kişiyi bu değişim sürecinden vazgeçirmek için çok uğraşır. İşte asıl aşılması gereken zaman o andır. Kendine yenilmemek. Zira bizi yaşadığımız o acı anlarına düşüren aslında bizden başkası değil midir? Biz izin vermesek kim bizim hayatımıza müdahil olabilir ki? Kim bizim namımıza kararlar verebilir, kim bizi biz olmaktan alıkoyabilir?

Evet dostlar, eğer bir suçlu arıyorsak o biziz, yani kendimiz! İğneyi başkasına değil de kendimize batırırsak ancak bunun farkına varabiliriz. Karar sizin! Çünkü yaşamınız sizin seçimlerinizin belirleyeceği sınırlar içinde yaşanacaktır. Unutmayın, sınırlar, içinde sonsuz özgürlüğü barındırır.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.