SEN NE DEDİN? BEN NE ANLADIM? BEN NE DEDİM? SEN NE ZANNETTİN?

Sen Ne Dedin? Ben Ne Anladım? Ben Ne Dedim? Sen Ne Zannettin?Eğer kendimizde var olan bu zaafımızla yüzleşme cesaretini gösterebilirsek bu kısım ebediyen aydınlanır ve onu dışarıdan gelebilecek herhangi bir şey tetikleyemez, çünkü tetiklenecek bir şey kalmamıştır.

Mutluluk iletişiminde gizlidir. İyi bir iletişim imkansızı mümkün kılar.

İletişimin bir kaç çeşidi vardır. Bunlar özetle;

  • Ses iletişimi
  • Yazı ile iletişim
  • Yüz yüze iletişim
  • Telepatik iletişim

Bu dört iletişim biçiminden üçünü aktif bir biçimde kullanmaktayız. Peki, bunlardan hangisi gerçek iletişim. Tek tek inceleyecek olursak:

Ses iletişimi; ses bağlantısı ile olan bu iletişim kişinin duygularıyla da bağlantı kurmasını sağlar. Ancak karşılıklı kelimelerin ifade biçimi ve kişilerin içinde bulunduğu ruh hali iletişimin yönünü etkiler. Bazen duyguların ifadesinin aktarımı başarı ile olabilse de görsellik söz konusu olmadığı için özellikle görselliği güçlü kişilerde pek başarılı bir iletişim olmayabilir. Kendini gerçekten ifade edebilen insanın kişilik özellikleri sesine yansır iyi bir dinleyici bunu algılayabilir. Bu kişilerle iletişim anlaşılır olabilir.

Yazı ile iletişim; kişinin ifadesini yazı ile aktarabilme becerisi varsa duygu akışının sağlanmasında iyi sonuç verebilir ancak şimdilerde pek yaygın olan sanal yazılı iletişim insanı gerçeklerden uzaklaştırdığı için depresyon sınırına getirebilmektedir. Duygu ortaya çıkabilmişse ve akışkanlık sağlanabilmişse özellikle dokunsallığı güçlü kişilerde bu iletişim bir anlam ifade edebilir.

Yüz yüze iletişim; en etkin iletişim biçimidir. Çünkü kişi kendisini ifade ederken duygularıyla da bağlantıdadır ve duyguları bedende ifade bulur. Beden dili olarak ifade ettiğimiz bu durum karşısında bazen kişi tek kelime bile etmese onunla iletişim anlamında bir bağ kurulabilir. En azından kişinin düşüncelerini bedeninin aldığı şekille anlamak mümkündür. Duruşu, oturuşu, el ve ayaklarını kullanım biçimi bize kişinin duygu ve düşünceleri hakkında fikir verebilir. Gerçek iletişim kişinin gözlerinin içine bakarak olanı olduğu gibi tüm duygularını hissederek, yaşayarak karşısındaki kişiye aktarmasıdır ki bu durumda kişi kendini öz benliğiyle ifade eder, ne dediği ve ne yaptığı net olarak anlaşılır. Tüm duygularının yansıması karşı tarafça kolaylıkla algılanabilir… Bunu gerçekleştirebilmek gerçek özgürlüktür. Çünkü kişinin içi de dışı da birdir.

Telepatik iletişim; içsel yeteneklerimizin ortaya çıkması halinde bu iletişim söz konusudur. İçsel yeteneklerimiz ise kendi içimizde bütünlüğe ulaşabildiğimizde mümkün olabilmektedir. Kendimizi geliştirdikçe, ruhumuzu saflaştırdıkça bu yeteneğimiz daha net olarak ortaya çıkacaktır.

Oysa çoğu insan tüm bu iletişimlerin içerisinde birbirleriyle iletişimsizlik yaşamaktadır. Bunun nedenlerinden en önemlilerinden biri iletişimde bulunduğu kişinin davranışlarını, sözlerini kişisel algıladığı içindir. Bazen şahit olduğumuz olmuştur. İki kişi karşılıklı diyalog halindedir, her ikisi de aynı şeyden bahsetmektedir ancak konunun içine kendi kişisellikleri de girdiğinden tartışılan konu unutulur ve kişiler kendi öz savunmalarına geçerek iletişimi koparırlar.

İletişimi koparan bir diğer önemli özellikte hitap biçimidir. Sen diliyle konuşulduğunda karşımızdaki kişi kendini saldırıya uğramış algılayabilir. Ancak ben diliyle konuşulduğunda içtenlik ve yakınlaşma vardır ki bu tür iletişimler karşılıklı iyi sonuç verir. Örneğin “Sen haksızsın.” yerine , “Ben bunu haksızlık olarak algılıyorum.” dendiğinde iletişimde anlayış oluşur.

Genellikle sen ne dedin ben ne anladım. Ya da; ben ne dedim, sen ne zannettin şeklindedir. İletişim anında karşımızdakinden gelen etki zaaflarımıza dokunur ve içimizdeki karanlık yanımız aydınlanır. Eğer kendimizde var olan bu zaafımızla yüzleşme cesaretini gösterebilirsek artık bu kısım ebediyen aydınlanır ve onu dışarıdan gelebilecek herhangi bir şey tetikleyemez, çünkü tetiklenecek bir şey kalmamıştır. Bu bizim bir anlamda da saflaşmamız anlamına gelir. Bu durumun farkına varmazsak da karşımızdakini yanlış anlarız ve tabi ki kendimizi de yanlış ifade ederiz. İçsel korkularımız bizi olduğumuz gibi olmamızdan ve bizim duygu ve düşüncelerimizi açık ve yalın bir şekilde ifade etmemizden alıkoyar. Fark etmediğimiz müddetçe de gelişemeyiz. Aynı olayları farklı insanlarla yaşar dururuz.

Geniş farkındalıklar içinde en iyi iletişimleri kurabilmeniz dileklerimle.

Sevgiyle kalın

Fotoğraf: Reinis Traidas ~ Flickr
Creative Commons Attribution 2.0 Generic (CC BY 2.0)

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.