HER ÖZGÜRLÜĞÜN İÇİNDE BİR TUTSAKLIK VARDIR

Her Özgürlüğün İçinde Bir Tutsaklık VardırYazımın başlığı 9 yaşındaki Ege Topçu adlı bir küçük kardeşimizin çizdiği karikatürden alıntıdır. Küçük kardeşimin sözleri ile aşağıdaki yazıyı hazırladım sizlerle paylaşmak üzere.

Geçtiğimiz günlerde 50. yaş günümü kutladım büyük bir coşkuyla... Yarım Asır. Dile kolay. Çocukluğumu anımsadım, elli yaşına gelmiş insanları düşünürdüm… Çocukken onlar çok büyük, yaşlı gelirdi gözüme. Yıllar ilerleyip de o yaşlara gelince ruhun genç kaldığını ama aslında bedenin yaşlandığını fark ettim. Çocukluğumdaki 50 yaş kavramı değişmişti. Ben kendimi genç hissetmekteydim. Sadece genç mi? Çok sular geçmişti köprünün altından yaşlılarımızın deyimiyle… Şimdi bakıyorum da kimi köprülerin altındaki sular çekilmiş, kimilerinin içinde sadece minik göletler var ama bazıları var ki her zamankinden daha coşkulu, bereketli, tutarlı, dingin... İşte ben en sonuncu köprünün suları gibi hissediyorum kendimi... Geçirdiğim her yıl beni büyüttü, geliştirdi, değiştirdi.

Değişen her şey yaşamıma özgürlüğü getirdi. Tarifi kolay anlamı derin... Meğer hayat nasıl da başkaymış özgür olunca... Özgürlük kelimesini anımsamak bile omuzlarımdaki yılların yükünü kanatlandırmaya yetiyor. Ama ne gariptir ki bazen o yüklerin tekrar gelip oturduğunu fark ediyorum. Yeniden bir şeyleri hatırlamam, fark etmem gerekiyor ki tekrar kanatlansınlar. Bu böyle devam edip gidiyor işte. Ama her seferinde özgürlüğüm güçleniyor ve içimi her seferinde tarifi mümkün olmayan bir güzel duygu sarıveriyor.

Kimi zaman kendimi ifade edebilmenin özgürlüğü, kimi zaman hayır diyebilmenin özgürlüğü, kimi zaman sevmenin ve sevdiğini her şeye rağmen ifade edebilmenin özgürlüğü, kimi zaman bağımsız olmanın özgürlüğü, kimi zamanda var olmanın özgürlüğü yaşamımı zenginleştiriyor.

Bazen de düşüncelerimin kalıpları, şablonları arasında tutsaklığımı fark ediyorum. Onlar ki inançlarıma dayanan, değerlerimi ifade eden, sevgide tutsak, öğrenilmiş acizliklerin pençesinde, yaşam deneyimlerinin genellemeleri ile donanmış sınırlarımı çiziyor. Bu sınırlarla belirlenmiş düşünce duvarları hayal dünyamı kendime tutsak ediyor ve beni sınırlı ve sürekli tekrarlanan yaşamlara mahkum ediyor. Sadece beni mi?

Yaşamı paylaştığımız her şeyle ve herkesle öylesine sıkı bir ilişki içerisindeyiz ki. Yaşamı paylaşırken bu kalıplarımızı çevremizdekilere yansıtıyoruz. Özgürleşmek adına bazen tutsaklığı kabulleniyoruz bazen de tutsak ediyoruz etrafımızdakileri... Ancak yaşama tanık olabildiğimizde bununda farkına varabiliyoruz.

Peki, tek başına özgürlük ne ifade ediyor? İşte tutsaklık bu soru ile başladı içimde. Ben tek başıma özgür olmuşum ne fayda... Sen, o, diğerleri özgür değilseniz, içimdeki coşkunun ne anlamı var ki? Biz olabilmenin yolu hepimizin özgürlüğünden geçiyor. Birimizin özgürlüğü diğerimizin tutsaklığına neden olabiliyorsa o özgürlüğün ne anlamı var... Çünkü hepimiz biriz ve aslında hepimiz birbirimizin içinde birbirimize hizmet etmekteyiz. Bu duruma tanık olunca ve özgürlük ancak dengeler içinde, bire, bütüne hizmet edince özgürlük oluyor. Her özgürlüğün içinde tutsaklık, her tutsaklığın içinde de özgürlük vardır. Tutsaklık özgürlüğe giden yoldur aslında.

Sevgiyle kalın

Fotoğraf: F Delventhal ~ Flickr
Creative Commons Attribution 2.0 Generic (CC BY 2.0)

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.