Yaşam her şeyiyle anda yaşanır...
“Seni seviyorum.” diye fısıldadı kocasının kulağına ve dudağına kondurduğu öpücük ile onu bir kez daha hissetti ve odadan sessizce çıktı. O da hissetmiş miydi onu? Gözyaşları sicim gibi akmaktaydı, tükürüğü boğazında düğümlenmişti… Sessiz olmalıydı, kimse ağladığını bilmemeli, hele kocası hiç fark etmemeliydi…
Yaşadıkları bir sonbahar akşamının hüzünlü anlarını anımsatmıştı ona. Oysa sonbahar hüznünü çok severdi. Onun için özeldi o anlar. Eşini böyle bir akşamda bir yurt dışı seyahatinde tanımıştı. İş gezisiydi. Yoğun bir günün ardında gittikleri bir kulüpte tanımıştı. Aslında ilk karşılaşmaları olmasına rağmen ilk bakışmalarında birbirlerini tanıdıklarını biliyorlardı. İlk “Merhaba”da sesini teninde hissetmişti. Derin bir duygu sarmalamıştı yüreğini, içinde en derinlerde… Bunun adı 'aşk'tı. Sonrası zamanlarda ayrılamaz olmuşlardı… Bu sevgi bir tutku değildi, sahiplenme değildi, birbirlerine karşı güvensizlik hiç yoktu, birbirlerinin yaşamlarına müdahale yoktu, aralarındaki cinsellik ihtiyaç değil bir doyumu yaşamaktı adeta. Bir arada ama özgürce yaşadılar yıllarca…
Sonra bir talihsizlikti yaşananlar… Şimdi ölüm döşeğindeki bir hastaydı sevgilisi, bitkisel hayat dedikleri… Doktorlar ümitsizdi ama o hiç kaybetmedi ümidini, kaybetmeyecekti de. Bildiği başka bir şey daha vardı hiç aklından çıkaramadığı… Yaşam ve yaşananlar bir armağan değil miydi insana… İnsan sevdiğini kaybedeceğini düşündüğünde neye üzülürdü gerçekten? Onu kaybedeceğine mi? Yoksa bir daha yaşayamayacaklarına mıydı üzüntüsü? Yani kendine üzülüyordu insan gerçekte! İşte paradoks buradaydı bildiği…
İnsan yaşadıklarının anda farkına varabilse ve doyum içinde yaşayabilse o anlar hep onunla olacaktır sonsuza dek. İşte yaşamın armağanı burada gizliydi… Yaşanmış tüm birliktelikler, hissedişler, duygular onundu. Ve hep onunla kalacaktı. Buydu onu ayakta tutan, bir şeyler yitirilse de o, onu asla kaybetmeyeceğini biliyordu.
Aradan aylar geçmişti. Yine eşinin başucunda birlikteliklerinin zihnindeki tadını hatırladığı, hatıralarını yaşattığı günlerden biriydi yine. Mevsim kıştı, pencereden karın yağışını izliyordu. İçinden dışarı çıkmak ve havayı solumak geçti. Yerinden doğruldu, kapıya yöneldi tam çıkmak üzereydi ki bir ses duydu “Sevgi, susadım”... Gözyaşları yüzünde geri döndü. İşte mucize gerçekleşmiş, sevgilisi hayata dönmüştü! Ve yaşam başlamıştı yeniden bıraktıkları yerden… İçinde taşıdığı yaşam armağanının onu yeniden hayata döndürdüğünü biliyordu…
Yaşam her şeyiyle anda yaşanır sevgili dostlar. Anı yaşayabilmeniz dileklerimle...
Sevgiyle kalın
Fotoğraf: Moyan Brenn - Flickr
Creative Commons Attribution 2.0 Generic (CC BY 2.0)
Web Sitesi Hizmeti ~ www.altanakay.com
