BEN SENİN ÖNCELİKLERİNİN ÖNÜNE GEÇEMEDİM!

Ben Senin Önceliklerinin Önüne Geçemedim!Yine çaresiz bir bekleyişi daha tamamlamıştı o 'sihirli' günde ve o yine gelmemişti, gelememişti. Mümkün olabilseydi gelecekti ama olamamıştı ve kendi kendine mırıldandı:
“Ben senin önceliklerinin önüne geçemedim.”

Aralarında sözleşmişlerdi yıllar önce her yıl aynı yerde, aynı tarihte ve aynı saatte buluşacaklardı. Gelebilen gelecekti, gelemeyen gelemeyecekti ve kavuşma vaktinin gelmediğini anlayacaktı öteki. Bu bekleyiş yıllardır sürmekteydi.

Birbirini çok seven ama yaşam planlarında bir türlü bir araya gelmeyi becerememiş iki sevgiliydi onlar. Ayrılmışlardı yıllar öncesinde kalpleri bir ve gönülleri hep birbirlerinde kalmıştı. Bir gün tekrar birbirlerine kavuşacakları günü beklemeye karar vermişlerdi özlemle, belki bu hayatta belki ebediyette... Ne fark ederdi kavuşacaklardı sonunda, bu biliş içindeydiler yıllar öncesinden…

İçinde derinlerde kırılmışlık hissetti bu sefer. Bir tuhaf olmuştu içi biten günle beraber. Yıllardır sürmüştü bu oyun ve sanki artık beklemek için sabrı kalmamış gibiydi. Belki adına sabırsızlık diye ifade ettiği duygusu ona karşı duyduğu derin özlemiydi ifade edemediği, kim bilir??... Gücüne giden hiç gelmemesiydi. Hiç değilse bir kez gelseydi, gelebilseydi ve yine gitseydi, bir kez daha onu görebilseydi, bir kez daha dokunsaydı ve onu yeniden hissetseydi. Sanki tek istediği buydu…

Oysaki ne bir ses ne bir nefes yoktu ondan uzun zamandır… Bu durum ona, onun sevgisinden şüphe duyduğu duygusunu düşündürür olmuştu... Bir kez bile gelemiyorsa, arayamıyorsa kendisinden daha önemli ve değer verdiği başka şeyleri olmalıydı.

O bir başkasını seçmişti ve şimdi o seçtiği kişi onun önceliği olmuştu ve ardından çocukları... Aralarında birliktelik adına oluşan engeller onların bir araya gelebilmelerine imkan tanımamıştı ve onun ilk aşkıyken öteki kadın oluvermişti... O, onun önceliklerinin önüne geçememişti ama kendisi için o, hep öncelik olmuştu. Katlanası zor bir durumda ama olan buydu... Ya bu durumu kabullenecekti ya da vazgeçecekti bu sevdadan... Yaşam devam etmekteydi…

Zaman, beklentiler, ihtiyaçlar, arzular bu aşkın alevini söndürmeyi yetmişti. Yeni bir hayat kurmak üzere karar vermiş ve çok geçmeden de onu seven kendisinin de hoşlandığı biriyle evlenmişti. Mutlu bir yuvası ve çocukları olmuştu. Artık istese de istemese de onunda öncelikleri değişmişti. Belki, bir gün kavuşuruz diye kurduğu hayallerin üzeri küllenmişti.

Yıllar yılları kovalamış, her yıl o sihirli gün geldiğinde yine heyecan duyardı ama artık o da gitmez olmuştu. Hem umudunu kaybetmişti hem de artık öncelikleri değişmişti... Şimdi başka türlü bakmaktaydı hayata ve eğer gerçekten isteselerdi birbirlerini, hiç kimse ve hiç bir şey onların bir araya gelmelerine engel olamazdı… Fark etti ki; içsel istek ve güçleri yeterli değildi. Başkaları onların hayatındaki kararları almışlardı ve onlarda onlara hayır diyememişlerdi. Bu belki plandı ama bu gün fark etti ki bu plan değişebilirdi. Gerçekten insan ne istediğini biliyorsa ve isteklerinin sorumluluğunu alabilecek içsel güce ve cesarete sahipse hayatta imkansız yoktu… Artık böyle düşünüyordu.

Yıllar geçmeye devam ediyordu... O sihirli gün bir kez daha gelmişti. O gün her şeye rağmen içinde önüne geçilmez bir istek duyuyordu buluşma yerine gitmek için... Ya gelirse! Beyni bu düşünce ile bloke olmuştu. Ne olurdu bilmiyordu ama sonunda arzularına yenik düştü ve kendini orada buldu... Henüz buluşma saati tam olarak gelmemişti ve etrafta kimseler yoktu...

Olduğu yerde bir iki tur attı, heyecanını bastırmaya çalışıyordu ve tam yine yok işte diyecekti ki omzuna bir el dokundu. Hemen arkasına döndü ve genç bir delikanlı ile göz göze geldi. Zihni bir an yıllar öncesine gitmiş ve sanki karşısında o duruyormuş gibi yüreği hoplamıştı. Tanrım! Genç delikanlı ne kadar da ona benziyordu.

Delikanlı söze başladı; biliyorum babamı bekliyorsunuz, ne yazık ki o buraya hiç gelemeyecek... Yıllar önce sizinle buluşmak üzere evden ayrılmışken ve bir trafik kazası geçirdi, o kazanın sonucunda uzun yıllar yarı felçli olarak kaldı, kendini bilemedi. Yaşamının son günlerinde bana, elinde tuttuğu mektubu uzatarak, bu mektubu yazdırdı ve size bu tarihte iletmemi istemişti. Artık o yok, bende onun sırrı ile birlikte ona ve size ait olan bu emanetini getirdim.

Genç delikanlı gözden kaybolana kadar arkasından bakakaldı. Tüm vücudu uyuşmuş gibiydi. Yandaki banka ilişti. Titreyen elleriyle mektubu açtı... Sadece bir kaç kelimeden ibaretti:
“Seni seviyorum aşkım, sonsuzlukta buluşmak üzere...”

Hiç bir şey göründüğü gibi değildi ve aşk galip gelmişti…
Sevgimle.

Fotoğraf: mrhayata ~ Flickr
Creative Commons Attribution-Share Alike 2.0 Generic (CC BY-SA 2.0)

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.